sixteen

346 55 8
                                    

felix
changbin musait misin bugun

changbin
ne|
ilk mi yazdi o|
anaskm inanamiyorm|
evet guzelim musaitim
bir swy mi var

felix
guzelim deme ya|
disari ciksak mi die soracaktim
napiyorum ya|

changbin
aklinda gitmek istwdigin bir yee var mi balim

felix
sevgiliymis gibi hayal ediyorum yapma|
aslinda musait olacagini dusunmemistim o yuzden aklimda bir ywr yok

changbin
sen hazırlanmaya basla ben seni 20 dakikaya alayim
ayaklarımız bizi nereye götürürse oraua gidelim olur mu

felix
olur
dikkatli gel

changbin
tamamdir guzelim ❣️

felix
ciglik atcamm aaaaa|
gorusuruz 💌

-

Telefonu elinden bırakan genç odasına girdiği gibi yatağa kendini atmış, zıplıyordu.

"KALP ATTIĞIMA İNANAMIYORUM."

"Changbin'e kalp attım. O da bana attı. Ay bana bir şeyler oluyor.." Kendi kendine konuşarak dolabının başında dikildi. Felix için en zorlu görev başlıyordu bi' bakıma.

"Giyecek hiçbir şeyim yok. Nereye gideceğiz onu bile bilmiyoruz. Oof!"

Bir süre sonra yatağın üzerine bıraktığı kıyafetlerden birbirine yakıştığını düşündüğü geniş mavi sweati ve siyah pantolonu ile tamamlandığını düşünüyordu. Kolay bi' görüntüydü onun için ama rahat olması şuan en istediği şeydi, çünkü nereye gideceklerini bilmiyorlardı.

Zilin uzun uzun çalması ile hızla yatağın üzerindekileri dolaba tıkıştırdı ve koşarak kapıyı açtı.

"Hoş geldin." Her zaman ki gibi en parlak gülümsemesini sundu, Felix.

"Hoş buldum." Demiş, tıpkı Felix gibi kokan evin içine girmişti.

"Çok güzel gözüküyorsun, bebeğim." Changbin şirin şirin kendisine bakan genci öpmemek için zor duruyordu.

"Sen de öyle."

"Böyle oturup birbirimizi mi izleyeceğiz? Yani benlik bir sorun yok ama dışarı çıkmak istiyordun."

"Hayır. Sadece düşünüyordum, nereye gidebiliriz diye." Parmağını başının yanına koyarak düşünüyormuş gibi yaptı.

"Ayaklarımızın bizi nereye götürürse oraya gideceğimizi sanmıştım."

"Yani öyle de..Neyse kalk gidiyoruz!" Felix aniden ayağa kalkarak Changbin'in kolunu tuttuğu gibi kaldırmaya çalıştı.

"Kalksana! Hadii."

"Tamam, sakin. Acelemiz yok."

Felix kapının önüne gelmeden odasına koşup çantasını alarak Changbin'in yanına adımladı. Ayakkabılarını giyerken bir yandan nereye gidebileceklerini düşünüyordu.

Felix dairesinin kapısını kilitlemiş asansörü meşgul tutan Changbin ile zemin kata inmişlerdi.

"Maceraya çıkıyormuş gibi hissettim." Gülerek konuşmuştu, Felix.

"O hâlde moda girelim, ne dersiniz Felix bey? Şu andan itibaren maceraya çıkıyoruz." Changbin elini uzattığında kısa bi' bakış atmış ve uzatılan eli tutmuştu, Felix.

"Seoul'un neresini keşfedeceksek artık... Neyse hadi gidelim."

"Olmazsa, bisiklet turu yaparız. Gezelim yeter bence?"

"Katılıyorum. Hadi."

Siteden tamamen çıktıklarında metroya doğru yürüyorlardı. Varana kadar muhabbet etmişler, gitmedikleri yerlere metro ile gidip kaybolmayı kararlaştırmışlardı en sonunda.

"Önceden planlasaydık bir günlük başka şehire gidebilirdik." dedi, Changbin. Ardından ellerine bakış attı, hâlâ ellerini ayırmamışlardı, ve bu kalbinin düzenli atmasına engel oluyordu.

"Güzel olurdu aslında. Bir gün denesek ya bunu.."

"Kabul ederdin yani?" Kendince Felix'i kontrol etmek istedi. Bu davranışları sarışının kendinden hoşlandığını düşündürüyordu.

"Evet, ederdim. Seninle gezmek güzel olurdu. Ayrıca bugün ki teklifi ben yaptım, elbette seninle gelmek isterdim." Gülüşünü sunarak devam etti. "Metromuz geldi hızlan biraz." Tuttuğu eli çekiştirerek Changbin'i bir nevi sürüklüyordu.

"Valiz gibi sürükleniyorum, biraz yavaş acelemiz yok, güzelim."








































































what is your name? : Changlix [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin