Eight

750 89 69
                                    

Bugün benim doğum günüm.

Böyle dediğime bakmayın. Aslında dünyaya geldiğim tarihi tam olarak bilmiyorum. Kimse bilmiyor. Belki varsa annem biliyordur.

Babamlar bundan tam on iki yıl önce beni önceki evimize getirdikleri ilk günü doğum günüm ilan etmişti. Tabii onların da baba olduğu gün.

Kimse doğduğu gün neler hissettiğini hatırlamaz ama ben ilk doğum günümde ikisinin arasında yatarkenki huzurumu dün gibi hatırlıyorum.

Bazen gerçek ailem nerede, neden beni istemediler, acaba gerçek doğum günüm ne zaman diye düşündüğüm de oluyor. Yerimde olan herkes düşünürdü bunları, eminim.

Aklıma yine bu sorular takıldığında kafamı kaldırıp salonumuzun ortasında birbirine sarılmış vaziyette dans eden babalarıma baktım. Tüm sorularım cevap buldu.

Onlar bu hayatın benden aldıklarını tamamlamak için tanrı tarafından gönderilmiş hediyem. Bugün bir sürü hediye almıştım. Hepsi arkamdaki sehpada duruyordu ama en güzel ve özel hediyemi sorsanız babalarımı gösterirdim.

Joon babamla göz gelince bana göz kırptığında gülümsedim.

Dün Chae ile çok güzel vakit geçirmiştim. Bahsettiği kuaför gerçekten harikaydı. Saçımı gri ve koyu mavi arası bir renge boyamıştık. Çok dikkat çeken bir renk değildi ama gri lenslerimle çok hoş duruyordu.

Kuaförden sonra ben alışveriş yapacağımı söylediğimde benimle gelmiş ve bana çok yardımcı olmuştu. Cinsiyetçilik olarak düşünmeyin ama kızlar kesinlikle bu işlerde bizden daha becerikli.

Babamlar için hediye seçerken bile muazzam özenliydi Chae. İkisine de aynı gümüş bileklikleri almıştık. Bilekliğin ortasında Tae babamın çok sevdiği enerji taşlarından biri vardı. İkisi de şu an aldığım bileklikleri bileğine geçirmiş şekilde dans ediyordu. Her doğum günümde babamlara hediye almayı severdim.

Hediye işini hallettikten sonra ilk girdiğimiz mağazada Chae'nin önerdiği yeşil kazağı deneyip anında almıştım.

Omuzlarımı ve sırtımın birazını açıkta bırakan yeşil kazakla, altımda da saçlarımla uyumlu duran dar bir pantolonla, mavi saçlarım ve de gri lenslerimle geniş koltuğumuzda iki büyükannemin arasında oturur vaziyetteyim.

Büyükannemlerden söz etmişken biraz evvel yaşadığımız ufak çaplı çorba krizinden bahsetmesem olmaz. Her ikisi de bugün için bana yosun çorbası yapmış. Getirdiklerinde ise "Benimkini yiyecek, hayır ben daha iyi yapıyorum benimkini yiyecek." diye kavgaya tutuştular. En son "Lütfen durun ikisini de yiyeceğim." diyerek krizi sonlandırdım. Evet her iki çorbayı da içtim.

Karşımda dans eden çiftlere bakıyorum. Babamlar hemen önümde, Hoseok ve Chae onların yanında, biraz ileride Yoongi hyung ve Jieun, onların yanında da Solar noona ve Wheein dans ediyor.

Yaşlılar da az evvel oturmuşlardı yoruldukları için.

Onların dışında Joong karşıdaki koltukta Seokjin hyungla laflıyordu. Büyük ihtimalle stajyerliğiyle ilgili konuşuyorlar.

Onların yanındaki tekli koltukta oturan Jungkook da dalmış bir şekilde saçlarıma bakıyordu. Açıkçası iki gündür onu görmemiştim ve bugün de gelmez sanmıştım ama kapıyı açtığımda Yoongi hyung ve Jieun noona ile kapıda duruyordu. Diğerlerini içten bir gülümsemeyle içeri buyur ederken ona kırık bir gülümseme sunmuştum.

Geldiğinde elindeki hediye kutusu çok ilgimi çekmişti çünkü hediyenin paketi çok güzeldi. Diğer paketlerin arasında oldukça farklı duruyordu. O paketi nereden bulduğunu ona bir ara sormalıydım. Hediyesini diğerlerinin yanına bırakıp şu an oturduğu koltuğa oturmuştu ve hiç kıpırdamamıştı. Ona kırgın olmasaydım babamlarla tanıştırmak isterdim onu ama canım istemiyordu.

Rainbow / JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin