Twenty Three

732 78 36
                                    

Tarih dersindeydik ve öğretmenimiz Bayan Jun yarım saattir kürsüsünde birşeyler anlatıyordu ama ne anlattığı konusunda en ufak bir fikrim yoktu. İlk kez bir derste hocanın anlattıklarına odaklanamıyordum çünkü dün yaşananlar aklımdan asla çıkmadığı gibi dünden beri yüzümde aptal bir gülümseme olmasını da sağlıyordu. Karşılıklı sevginin güzel tebessümünü yaşıyordum. Üstelik aynı tebessümden şu an arkamda oturan sevgilimde de vardı.

Sahi Jungkook artık sevgilimdi değil mi?

Dün beni eve bırakıp dudağımın kenarına kondurduğu öpücükten sonra ayrılmamız biraz zor olmuştu. Uzaklaştığında geri geri yürürken az kalsın kaldırımdan düşüyordu. Sokağın ortasında kahkaha patlattığımdan büyükbabam sesimi duyup dışarı çıkmış bir sorun var mı diye bakmıştı. Onu bir sorun olmadığına ikna ettikten sonra evine sokmayı başarmıştım ama sonra ben eve girerken anın heyecanıyla çığlık ata ata girdiğim için diğer taraf gürültüye gelmişti. Böylece Tae babamın ailesi ve babamlar olayın tüm detaylarını bana anlattırmışlardı. E ben de anlatırken pek de gönülsüz değildim. İlk ilişkimi en sevdiklerimle masaya yatırmak ve heyecanıma ortak olmaları güzeldi. Sadece anlattığım kişinin Jungkook olduğunu henüz bilmiyorlardı. Bunu bir gün Jungkook ile el ele karşılarına çıkarak yapmak istiyordum. Bir de Joon babam anlattıklarımdan sonra bana sıkı sıkı sarılmıştı. Tete de onu sevgilim olunca bir yere gitmeyeceğime ikna etmeye çalışmıştı. Hatta büyükbabam "Biz sana oğlumuzu verdik koca adam. Bak hala yanımızda." diye teselli etmişti. Sanırım Namjoon babam sadece oğlunun büyüdüğünü kabullenemiyordu.

Omzumun dürtüklenmesiyle arkamdaki sıraya döndüm. Jungkook defterinden koparmış olduğu bir kağıdı ağzı kulaklarına varacak bir gülümseme ile bana uzatıyordu. Beklemeden kağıdı alıp önüme döndüm. Dün gece kapımızın önünde beni öptüğü anın kara kalemle karalanmış bir çizimi vardı kağıtta. Kağıdı masama bırakıp iki elimle yanaklarımı kavradım. Yanaklarım sıcaktan yanıyordu. Tekrar arkama dönüp tebessümlü yüzüne gülücükler yollayıp ses çıkmayacak şekilde dudaklarımın arasında "Çok güzel olmuş bu." diye fısıldayarak hızlıca arkama geri yaslandım. Hoseok görmesin diye sıramın üstüne bıraktığım çizimi katlamaya çalışırken hemen yanımda oturan en yakın arkadaşım kulağıma eğilip "Tüm detaylarını anlattın zaten, neyini saklıyorsun?" diye sorunca Bayan Jun'dan bir uyarı bakışı aldı. Ben de sıramda doğrulup önümdeki kağıdı okuma kitabımın arasına yerleştirdim.

Dün tüm olanları sadece aileme anlatmamıştım tabii ki. Önce Hoseok'u aramış bir güzel kafasını ütülemiştim. Sonra Chae'yi de ekleyip üçlü bir konferans yapıp tekrardan üzerinden geçmiştim tüm serüvenin. Chae ile kafa yapılarımız ortak olduğundan beni çok iyi anlamıştı. Acaba en yakın arkadaşımı sevgilisiyle mi değişsem? Tam şu an yanımdaki Hoseok'a bakarak bunu düşünüyordum.

~~~

Öğle teneffüsünde yemeklerimizi yemiş şekilde, kantindeki gürültüye rağmen bir masaya altı kişi yayılmıştık. Jungkook ile sandalyelerimiz bitişik durduğu için ona yaslanıp göğsüne doğru uzanmıştım. Kolunu da kucağıma çekmiş elindeki damarların üzerlerinde parmaklarımı gezdirerek kendimce bir oyun tutturmuştum. Onun da çenesi başımın üstüne yaslıydı ve saçlarımı kokluyordu. Kokulara karşı bir zaafı vardı ama benim şeftali aromamı sevmiş olacak ki yakınlığımızı bozmuyordu. Bu pozisyonumuzu seviyordum. Geniş gövdesine yaslanmayı, kollarının arasına girmeyi. Bunu daha önce çok kez hayal etmiştim ama gerçeği hayalinden çok daha güzeldi.

"Ne yaptın sen bu çocuğa?"

Sol tarafımızdan gelen sesle Hoseok'a döndük ikimiz de. Jungkook'a bakarak soruyordu ama beni işaret ediyordu. Kendi dünyamızda masadaki muhabbetten bihaber olduğumuz için konuyu bilmiyordum.

Rainbow / JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin