5.Bölüm Vezir (Part1)

81 3 0
                                    

     Sessizliğin huzur verici olduğunu düşünürdüm. Özellikle yalnız olduğum zamanlarda. Yorgunluğun ve sorumlulukların getirdiği o bıkkınlık hissinin üzerimden sıyrılması baharın ilk tomurcuğu gibi filizlendirirdi huzuru. Tekin olmadığını bildiğim karanlık bir sokakta dahi o sakinlik beni dinlendirir, içimdeki rahatlamanın bir yansıması gibi kıvrıldı dudaklarım. Sessizliği her haliyle kabullenebilirdim. Tehlikeli ya da güvenli olduğunu umursamadan koşulsuzca sevebilirdim. Yani böle düşünüyordum… Ta ki şu ana kadar.

     Nerde olduğum konusunda pek bir fikrim yoktu. Dolambaçlı ve git gide daralan sokaklar arasında dolanıyordum. Gecenin tüm benliği olan siyah yeryüzünü ezerken, kurtarıcı olarak gökte açan ay bugün yoktu. Bana göre umutsuzluğu yansıtan gökyüzü, sessizliğin verdiği rahatlama hissini alt etmişti. Filizlenen huzur henüz açamadan toprağa karışmış, çürümüş bedeniyle birlikte tedirginliği bırakmıştı geride. Tam arkamda sinsice bana yaklaşan bir şeyin varlığını hissediyordum şimdi. Bana hem yakın hem bir o kadar uzak olan kötücül bir şeyin. Kalp atışlarım hızlanırken yavaş ve derin soluklarımla kendimi kontrol etmeye çabalıyordum.

     Kendime bir yön belirlemeden kafama göre sokaktan sokağa geçiyor bir süre sonra boynumun ağrımasına neden olacak şekilde arkamı gözlüyordum. Hiçbir şey yoktu. Ne bir ses, ne bir süleit, ne de başka bir şey. Ama içimde korkuyla kaynayan bir nokta da  ‘İşte orada’  ‘Görmüyor musun’ ‘Sana zarar verecek’ ‘Kaç!’ gibi nidaların atıldığını ve yankılarının mantığımı tamamen paramparça edip kendimi sadece içgüdümün kontrolüne teslim etmemi istediğini duyabiliyordum. Bu istek değil bir yalvarıştı. Hayatta kalmak için yalvarıyorlardı. Daha fazla dayanamayıp hızla koşmaya başladım. Neyden kaçtığım ve nereye kaçtığımı bilmeden, arkama bir kere olsun bakmaksızın koşuyordum.

      Sadece on adım atmıştım ki gök gürledi ve beni sakinleştirebileceğine inandığım sessizlikte darmaduman oldu. Yağmur sanki saatlerdir yağıyormuşçasına aniden indirdi ve bir dakika olmadan beni sırılsıklam etti. Üzerimde çok ince bir ceket ve altımda genelde pijama olarak kullandığım yeşil tayt beni soğuğa karşı savunmasız bırakıyordu. Hangi akılla bunlarla gecenin bir saati dışarı çıkmıştım? Bir yanlışlık vardı. Hem de çok büyük bir yanlışlık.

     Adımlarım beni ara sıra tökezletecek kadar hızlanırken sokaklar daraldı, daraldı ve daraldı. Bir tünelmiş gibi incelen sokakta koşmam mümkün değildi artık. Hızımı kesmemeye çalışırken tırtıklı duvarlara çarpıyordum. Omuzlarım daha fazla duvarların gazabına dayanamadı ve yavaşlamak zorunda kaldım.

     ‘Sen yavaşlıyorsun ama O, hala çok hızlı’

     İçimdeki sesi duymamla tekrar tabanları yağladım. O dediği kimdi? Benden ne istiyordu? Aklım karma karışık koşmaya devam ederken son girdiğim sokak öylesine dardı ki yan yan yürüyerek bile zor geçiyordum. Ben adımlarımı hızlandırdıkça sokağın çıkışına uzanan yol uzuyor sanki her adımda oradan daha uzaklara çekiliyordum. Mantığım bu kuramı reddetse ve bir kez daha bir yanlışlık olduğunu bana fısıldasa da korkum kulaklılarımı tıkadı. Duyamıyordum.

     Azimle yan yan yürümeye devam ettim. Sırtım duvara sürtünmekten tahriş olmuştu. Yağmur beni iyice yavaşlatmaya ve gözlerimi önünü göremez hale getirmeye yemin etmiş gibiydi. Daha önce hiç böylesi sert bir yağışa şahit olmamıştım.

      Yorgundum, canım yanıyordu, üşüyordum, yalnızdım ve daha da kötüsü ölümüne korkuyordum. Peşimde olan şey her ne ise ondan önce bu duvarlar arasında sıkışıp ölecektim. Pes edip geri dönmeye karar vermiştim ki sanki diğer tarafın yansımasıymış gibi geldiğim yolda bana uzaktı. Ne yoluma devam edebiliyordum ne de geri dönebiliyordum. İki taraf arasından sıkışıp kalmıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 25, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin