21

259 44 34
                                    

Aradan geçen bir ayda değişen çok birşey yoktu. Namjoon eli iyileşmiş eskisi gibi olmuştu. Her seferinde elinin sargısını ben değiştiriyordum. O da her seferinde yine benimle konuşuyordu.
Bende anlamadığı için cevap vermekten çekinmiyordum artık. O da verdiğim hiç bir cevabı nedensizce sorgulamıyordu. Sanırım eşit şartlarda olduğumuzu düşünüyordu.

Gün geçtikçe dayanmak zor oluyordu ama geçen hafta sargısını son kez değiştiğimde söylediklerinden sonra benim için dayanmak neredeyse imkansız hale gelmişti.

Öyle şeyler söyleyeceğini aklımın ucundan bile geçmemişti. Zamansız ve hazırlıksız yakalanmıştım. Gerçi ben söylediklerine hiç bir zaman hazır hissetmeyecektim ki.

1 hafta önce

Namjoon sargısını değişmek için yine şirkette ki odasındaydık. Bir yandan sargısını dikkatlice açıyor bir yandanda bugün ne söyleyecek de kalbim tuzla buz edecek diye düşünüyordum.

Bugün o da çok heyecanlıydı sanırım. Hafif titreyen eli ve hızlı nefesi alıp vermesi onu ele veriyordu.

Sargıyı açıp çöp kutusuna atmak için masanın kenarına bıraktım. Kremin kapağını açarken sessizce derin bir nefes aldığında konuşacağını anladığım için yutkunarak dudaklarımı birbirine bastırarak kendimi söyleyeceklerine hazırlamaya çalıştım.

"Dün gece çok güzel bir rüya gördüm... aslında hayalimi gördüm desem daha doğru olur sanırım."

Diyerek, burnundan küçük bir nefes vererek hafifçe gülmüştü.

"Senin sevdiğin gibi yemyeşil, rengarenk farklı çiçeklerin olduğu bir bahçedeydik... Bizim evimizin bahçesinde."

Yumuşak sesle söylediğinde sıkıca birbirine bastırdığım dudaklarım gevşemişti. Bizim evimiz. Kulağa ne güzel geliyordu.

"Oğlumuz ve küçük erkek kardeşi top oynuyordu bahçemizde."

Oğlumuz derken hiç tereddüt etmeden o kadar içten söylemişti ki ellerim ve vücudumun hareketi bir anlığına durmuştu.

Ve küçük erkek kardeşi mi? Tanrım, ne demek istiyor?

"Sen salıncakta oturmuş, gülerek onları izliyorsun, bende mutfaktan senin için hazırladığım meyve tabağını alarak yanına geliyorum."

Sakin kalıp hiçbir tepki vermemeye çalışarak eline kremi sürmeye devam ediyordum, ancak şu an o kadar çok zorlanıyordum ki.

"Beni görünce o güzel gülüşün daha da büyüyor. Elimdeki tabağı görünce meyve sevmediğin için önce hafiften yüzünü buruşturuyorsun, o halin o kadar tatlıydı ki kelimelerle anlatamam. Ama daha sonra sevmesen bile elini uzatarak tabağı alıyorsun."

Dediği şeyle kaşlarım tekrar çatılırken haftalardır içimi kemiren soru onun yanındayken unutsam da şu an tekrar hatırlatmıştım. Nasıl gün geçtikçe hakkımda daha fazla şey öğreniyordu. Meyve sevmediğimi nereden biliyordu mesela?

"Yanına dikkatlice oturdum ve elimi omzuna atıp sana yaklaşınca başını omzuma yasladın. Ben de burnumu saçlarına dayayıp aşık olduğum kokunu uzun uzun içime çektim. Arada da öpmeyi unutmuyordum tabi."

Söylediğinin arkasından hafifçe güldüğünde sargıyı tuttuğum elim titremeye başlamıştı bile.

"Sonra çocuklar top oynamak için beni çağırıyorlar. Yanlarına gitmeden önce dudaklarına tutuklu bir öpücük konduruyorum ve o an en güzel şey bana anında karşılık vermen."

Son dediğinden sonra nefesimi tutmuş, istemsizce dişlerimi sıkmaya başlamıştım. Bu da yetmezmiş gibi ellerimin titremesinden sonra gözlerim de yanmaya başlamıştı.

A New Begining ~Kim Namjoon~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin