sabah uyandım, eşim yanımda yoktu; markete gitmiş olabileceğini düşündüm. karnım acıktığı için aşağı inip mutfağa gittim. evimizde daha önce bulunmamış biri mutfaktaydı " günaydın ekmel bey, ben hemen hazırlıyorum kahvaltınızı" dedi.
burada ne oluyordu hiçbir şey anlamıyordum.
hızla dışarı çıktım, çok büyük bir evdi burası ama ben burada oturmuyordum ki
bu ev bana ait değildi
bizim ufak bir evimiz vardı, güzel bir bahçesi vardı evimizin; eşim doğru ya eşim dikmişti bütün o çiçekleri. mutlu ve huzurlu bir aileydik biz, ikiz çocuklarımız vardı; ben de mühendistim, orta halliydik işte,
her şey güzeldi.
bu ev
bu arabalar
benim olamazdı
bunca kişi benim için çalışıyor olamazdı.
ben buraya ait değildim.
bir an durup etrafıma baktım burası oldukça büyüktü çıkış kapısı görünmüyordu,
başım dönmeye başladı ama ben hemen buradan çıkmalıydım, hemen gitmeliydim buradan ailem beni bekliyor çünkü.⚜️
bir süre sonra otobüs durağına geldim, gideceğim yere bilet aldım parayı paltomun cebinden buldum. hoş bu palto benim değil, kimin bilmiyorum. neyse bunları otobüsten yazıyorum, yazmak bana iyi geliyor zaten bir sürü kitabım var basılmış hepsi çok sattı. her neyse şimdi bunları yazmanın sırası değil.
benim aklıma gelenleri yazdığım defter bu paltoda ne arıyordu ve ben o evde ne yapıyordum? herhangi bir arkadaşımın evi de değildi... neyse daha sonra bununla ilgili yazarım şimdi gidiyorum.
👁
otobüsten sonra taksiye bindim, yerin adresini söyledim. gittiğimizde evde başka birileri vardı, onun yanındaki evde de diğerinde de;
eşim, çocuklarım, hiçbiri burada değildi.
resmen kendimden geçmiştim bir oraya bir buraya koşturuyor önüme gelene zarar veriyordum.polisler arandı ve ambulansla hastaneye kaldırıldım.evet bu benim hikayemin kendisi, çünkü bu hayat yaşamak zorunda olduğum hayat; o ev, o arabalar, lüks yaşam... ben bütün bunlara sahibim. çünkü uyandığım da, doktor başımda "dissosiyatif füg" diyordu.
iki çocuğum var benim adları: enfal ve erel.