Merhaba! Uzun, bayağı uzun bir süredir bölüm eklememişim. Yazmaya vaktim olmuyordu çünkü. Şu anda sınıftayken paylaşıyorum bu bölümü. Biraz kısa ama seveceğinizi ve beğeneceğinizi umuyorum. Bundan sonra bölümleri 3. tekil kişi ağzından değil de, hikayedeki karakterler ağzından yazacağım. Ah! Bu arada, yeni bir hikayeye başladım. Ama boyxboy değil, bu sefer girlxboy yazmaya karar verdim. Umarım onu da beğenerek okursunuz. Şimdiden keyifli okumalar! Yorumlarınızı bekliyorum ve size güveniyorum!
-Chanyeol-
Kyung Soo bana bir şeyler hazırladıktan ve gizemli çocuk -ismi Baekhyun'muş- apar topar gittikten sonra her zamanki gibi odamda tek başıma kaldım. Yatağıma uzandım ve düşüncelere daldım. Bir süre sonra iç sesimle konuşmayı kesip düşüncelerimi dışa vurmaya karar verdim.
"Neydi az önceki?" dedim kendime. Sahiden, az önceki neydi öyle?
"Birkaç dakika önce yaşadıklarımın bir açıklaması olmalı. Yani...ah!" diye bağırdım ve yastığı kafama geçirip kendi kendimi boğmaya çalıştım. Bir süre sonra nefes alamayınca yastığı yüzümden çektim ve hızlı hızlı nefes almaya başladım. Kabul ediyorum, yaptığım resmen delilikti. Belli ki hayal görmüştüm. Çok saçma değil miydi sizce de? Başka insanların göremediği fakat sadece sizin gördüğünüz bir tür...hayalet? Ya da onun gibi bir şey? Çarpmanın etkisiyle böyle şeyler görüyor olmalıydım. Önceden bu tür doğaüstü şeylerin sadece filmlerde veya dizilerde olduğunu zannederdim. Eğer benim "gizemli çocuk" diye adlandırdığım Baekhyun isimli hayalet -ya da artık her neyse- gerçekse, kendime kelimenin tam anlamıyla şizofren sıfatını yapıştıracağım.
-----
Lanet olası telefonumu sessize almadığım için kendime küfürler savururken komodinin üzerinden telefonu elime aldım ve kimin aradığına bakmadan aramayı cevapladım."Efendim?" diye sordum gözlerimi kapattıktan sonra.
"Uyuyor muydun?" Sesin kime ait olduğunu anladıktan sonra gözlerim birden açıldı şaşkınca, mal gibi öylece bekledim.
"Telefon sesine uyandım." dedim ve devam ettim. "Neden aradın? Ya da şöyle sorayım: Ne yüzle aradın?" Bir süre bekledi. Nefes alış verişlerini duyabiliyordum. O an telefonu yüzüne kapatmak istedim. Ah, tabii ki bağırarak küfürler yağdırmadan önce.
"Chanyeol dinle-"
"Neyi dinleyeceğim? Senin yüzünden kaza yaptım ben. Senin yüzünden. İnanabiliyor musun? Bir kız uğruna, basit bir kız uğruna kendi canımdan oluyordum neredeyse. Geç olsa da senin gerçek yüzünü görmüş oldum ve bunun için sana ne kadar teşekkür etsem az. Sen ne kadar adi, ne kadar bencil, ne kadar pislik, ne kadar egoist, ne kadar-" Gerçekten bunları diyebileceğime inandınız yani? Gerçeğe dönelim."Seni dinlemek istemiyorum ben artık, Mi Ra. Hayatımı allak bullak etmene daha fazla müsaade edemem. Ben senin hayatından def oldum, şimdi sen benim hayatımdan def ol." Vay be! Nasıl güzel konuştum öyle!
Ve tabii ki tam bir şey diyecekken telefonu suratına kapattım. Benden de böyle bir davranış beklenirdi, değil mi? Çünkü Park Chanyeol olmak bunu gerektirirdi.
-Baekhyun-
"Ne kadar garip bir çocuk. Birazcık saf, ama bir o kadar da masum. Upuzun boyu var. Gerçek anlamda uzun. Ben herhalde onun omzuna falan geliyorumdur. Ama en çok dikkatimi çeken herhald- Ah! Ne diyorum ben ya?" Yanaklarıma vurdum ve başımı sağa sola salladım. Korumam altına aldığım kızları bile bu şekilde dikkatli incelememiştim ben. Karşıma garip bir çocuk çıktı ve afalladım sadece. Hepsi bu. Altında bir şey aramayın.
----
Şu anda Park Chanyeol dışında kimseye görünmediğim için, daha doğrusu kimse beni göremediği için, rahat rahat başka insanların evinde uyuyabiliyordum. Birini takip ediyor ve o eve girdikten sonra kapıyı kapatmadan hızla içeri giriyordum. Yıllardır yaptığım bir şey olduğu için alışmıştım artık. Fakat şimdi, dün akşam evinde kaldığım güzel bayanın evinden çıkma vaktiydi. Kendileri uyurken ona el salladım ve kapıyı açıp evden çıktım. Park Chanyeol'un yanına gitmeliydim. Ne yaptığını kontrol etmeliydim. Sonuçta artık benim korumam altındaydı.
-----
Dışarı çıktığımda temiz havayı içime çektim. Gözlerimi kapadım, işaret ve orta parmağımı şakaklarıma koydum. Park Chanyeol'un nerede olduğunu bulmaya çalışırken kendimi bir kafede buldum. Evet, buradaydı. Ve yanında bir kız vardı. Bu kız arkadaşı olmalıydı. Kız nasıl olsa beni göremeyeceği için onların yanına doğru ilerledim ve ayakte dururken Park Chanyeol'e baktım. Afallamıştı.-Chanyeol-
Ne işi vardı bu hayaletin burada? Ona doğru şaşkınca bakarken Mi Ra "Nereye bakıyorsun?" dedi ve o da benim gibi gizemli çocuğa bakmaya -göremeyeceğini biliyor olmama rağmen- başladı. Önüme döndüm, boğazımı temizledim.
"Beni buraya neden çağırdın?" diye sordum fazla umursamazca bir tavırla.
"Sevgili olduğumuzdan bu yana ilk defa telefonu suratıma kapattın."
"Yapmam gereken şeyi yaptım, Mi Ra." Bana şaşkınca baktı. Vereceğim cevabın bu olacağını tahmin etmemişti belli ki.
"Yapman gereken şeyi, öyle mi?" Bıkkınlık dolu bakışlarımla başımı aşağı yukarı salladım.
"Bize bir şans daha vermek istiyorum." Gözlerim birden açıldı. Karşımda onun yüzünden ölümden döndüğüm kız oturuyordu. Barışmak için ona yalvardığım günler birden gözümün önüne geldi. Ne değişmişti ki şimdi? Ne değişmişti de olmayan ve bir daha asla olmayacak olan 'bize' bir şans daha vermek istiyordu?
"Senin de istediğini biliyorum." dedi ve devam etti. "Beni hala sevdiğini."
"Barışmak istemediğini söyle." Birden bire gizemli çocuğa baktım. Hayatıma ve söyleyeceğim cümlelere de mi karışacaktı?
"Hayatıma burnunu sokma hakkını sana kim verdi?" dedim gizemli çocuğa. Mi Ra bana anlamamış gözleriyle bakarken "Ba-bana mı dedin onu?" dedi. Ve o an Mi Ra'nın gizemli çocuğu göremeyeceği veya onu duyamayacağı aklıma geldi. Gözlerimi kapattım. Mi Ra'ya açıklama yapmayacaktım.
"Git buradan." dedim gözlerine bakmadan. Ve hiçbir şey söylemeden masadan kalktı, kafeden çıktı, kısa bir süre sonra gözden kayboldu."Sen ne yaptığını zannediyorsun, gizemli çocuk?" dedim ona doğru dönerek. Sinirlenmiştim.
"Adım Baekhyun, gizemli çocuk değil."
"Peki o halde, sen ne yaptığını zannediyorsun, Baekhyun?" diye sorumu yineledim.
"Kötü bir şey mi yaptım? Anlamadım tam olarak."
"Sevdiğim kıza göz göre göre 'Git buradan." dedim ve bu tamamen senin yüzünden!" Bağırmam üzerine kafedeki herkes bana bakmıştı ve adeta delici bakışlarıyla beni eziyorlardı. Muhtemelen şizofren olduğumu falan düşünüyorlardı."Senin koruman altında olmam, benim hayatıma karışacağın anlamına gelmez. Kendi kararlarımı kendim verebilecek yaştayım." dedim sesimi alçaltarak.
"Benim korumam altında olman, senin hayatına karışacağım anlamına gelir."
"Saçmalama. Çocuk değilim ben. Ailem bile benim hayatıma karışmıyordu. Sen mi karışacaksın? Komik olma." dedim gözlerimi devirerek.
"Bundan sonra kendi kararlarını kendin veremezsin, Park Chanyeol. Çünkü benim korumam altındasın. Anlamıyor musun? Çocuk değilsin, ya da belki de öylesin, bilmiyorum. Ama artık senin hayatına ben yön vereceğim. Ne yapman gerektiğini ben söyleyeceğim. Kiminle konuşman gerektiğine ben karar vereceğim. Ve sen bana karışmayacaksın. Sen, Park Chanyeol. Bundan sonra hayatını benim kararlarım doğrultusunda yaşayacaksın."