2- Dövüş

24 2 0
                                    

Semih, ben ve Ceylin kafedeki bir masa da oturuyorduk. Ceylin endişeli bakışlarını ikimize atarken Semih  ise pişman gibiydi, Ceylin ona neler olup bittiğini anlatmıştı. 

"Üzgünüm Elea, biraz sinirliydim zaten. Sana patladım, bide sen öyle konuşunca... ne bileyim sinirlendim." Elini ensesine götürdü. "Yoksa bir kadına el kaldırmam, biliyorsun güçlerimiz eşit değil." 

İki kolumu da masaya dayayıp Semih'e baktım. 

"Bence üzülme, çünkü bu gece iyi ki dövmüşüm diyeceksin Semih." Göz ucuyla Ceyline baktığımda gözlerini irice açmış bana bakıyordu. Semih olanları anlamaya çalışırken Ceylin elini anlına götürüp sinirle soludu, ardından bana doğru eğilip, "Böyle birşeyden bahsetmemiştin!" dedi. Ona bir kaç saniyelik bir bakış atıp sinirle tısladım. "Öcümü alacağımı söylemiştim." 

"Ne öcü lan? Ne oluyormuş bu gece?" Bakışlarımı Semih'e çevirip ona ters bakışlar attım. Elimle onu gösterip, "Bu gece sen." Ardından elimi bana çevirip, "Ben." 

"Saat tam 1'de Bataklık'ta. Orayı biliyorsun, değil mi?" Kafasını sallayıp beni onayladığında olanlara bir anlam vermeye çalışıyor gibiydi. "Ne yapacağız orada?" 

"Bigplay dostum, o gün o sokakta beni öyle dövmenin cezasını büyük ödeyeceksin, demek kadınlara güçleriniz eşit değil beyefendi. Ama bil ki her şey bilekte bitmez. " Elimi kafama götürüp iki kere dokundum şakaklarıma. "İşte burada biter, ben senin beynini de bileğini de belleyeceğim bu gece. " Hızla sandalyeden kalkıp kafenin çıkışına ilerlerken durakladım. Kafamı onlara çevirdiğimde Semih sinirle bana bakıyordu. 

"Hani benim kim olduğumu biliyormusun demiştin ya? İşte o zaman senden korkmamaya başladım ben, çünkü asıl kendini bilmeyenden korkacaksın, onlar kaybolmuş kişilerdir, daha kendilerini bulamazlar. Onların kaybedecekleri hiçbir şeyleri  yoktur." Elimi silah şeklime getirip ona birkaç hayali mermi sıktım. "Arkanı kolla Semih. Bana o günleri tekrar yaşatmak neymiş ödeyeceksin."

Hızla kafeden çıkarken sinirle mırıldandım.

 "Siktiğimin erkekliği."

***

Önümde ki kum torbasına ardı ardına yumruklarımı indirirken o lanet anlar bana acı vermek istercesine tekrar geliyordu aklıma. O adamın gözlerinde gördüğüm o nefret, o öfke sanki karşımdaymışcasına tekrardan acı veriyordu bana.

Yüzüme indirgiği o sayısız tokatlar, göğsümde tekmelerinin bıraktığı sayısız yarayı temizlerken hıçkırarak ağlayışım, hepsi teker teker gözümün önüne geliyordu.

Babamın bana attığı tekmeler kadar acı vermese de bir erkeğin bana öyle acımasızca vurması, bana tekrar kurtulmaya çalıştığım o anları yaşatması... Ruhum da açılan yaraların üzerini ince bir telle çizmekten başka bir işe yaramıyordu. 

Semih'in beni dövdüğü o gece, yarı baygın halde eve gittiğimde bütün gece yine uyuyamamıştım. Karanlık eskisi gibi o kadar korkunç gelmeye başlamıştı ki, ağlayarak yorganın altına sinmiştim. Bütün gece hissettiğim acı karnımda ki ve ya bacaklarımda ki acıdan daha farklıydı. Sanki o adamın yüzünü tekrar görmüştüm, tekrar atmıştı bana tekmelerini. Ben, eve geldiğinde bana bir kez olsun kızım demesini hevesle  beklerken onun beni 'küçük fahişe' diye çağırması kulaklarım da tekrar yankılanmıştı.

Ama bu gece Semih'in o iğrenç vücudun da öyle izler bırakacaktım ki, yaraları geçse bile asla unutmayacaktı...

"Elea!" Odaklandığım kum torbasına vurmayı bırakıp bakışlarımı sesin yönüne doğru çevirdiğimde kapı da o gece ki çocuklardan birini gördüm.

Senin ŞarkınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin