8.OYUNCAK

192 25 2
                                    

Hayat son sözünü söylemişti. Benim yerime yazmıştı şimdi karşıma geçmiş oyna diyiyordu.

Beni bu kırık ruhla oyuncak yapmıştı. Beni bu caminin elilerine atmıştı. Boğazıma dizilen hayal kırıklıklarım. Cam olmuş bedenime batıyordu. Nefes almak neden güçtü. Yoksa bu adam mı elimden almıştı nefes alma özgürlüğümü.

Bu adam kolumu kanadımı tek tek kırıyordu. Önemsemeden sadece ben merkezli bakış açısıyla  beni yakıp kül ediyordu. Bu piskopatın eline düşmüştüm.

Yaptıkları elbet canımı yakıyor ama kardeşimi bu işe karıştırması akıl alır gibi değildi. Bu adam ne yapmıştı da bu denli körelmişti duyguları. Kendi hayatını zalim yoluna adamıştı. Ne olmuştu da bu adam gözünü bile kırpmadan bir adamın canını alabilirdi.

Hangi hakla? Hangi kanun bu ülkede bir adamın öldürüyor ve kimsenin bundan haberi yok muydu? Tamer'in annesi ya da babası gitmemişmidir polise? Dememişler mi oğlumuz nerde iki aya yakın yok bu adam öldü mü kaldı mı? Bir haber istemezmiydiler?  Ne olursa olsun annesi evladını meraketzmiydi? Özlenmez miydi ?

Aynada dolan gözlerimi kırpıştırdım. Kalbim gümbürdüyordu. Yaklaşık beş dakikadır banyodaydım. Biraz evvel yaşanan olaydan sonra beni buraya göndermişti. Yüzüm ağlamktan şişmiş gözlerim kan çanağına dönmüştü. Başıma örttüğü siyah duvak kefenimin örtüsüydü. Canım yanıyordu. Bu öyle bir şeydi ki tarifi imaknsızdı.

Banyonun kapısı destursuz açıldı .
Akşam zehri benim kahve harelerimi bulup beni zehirledi. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözlerimi kaçırıp etrafa bakındım.
Banyo da bu adam gibi simsiyahtı.
Bu adamın siyahla takıntısı neydi?

Yanıma gelen adamla geriye gittim. Daha da yakınlaştı bana bunun üzerine bedenim banyo tezgahı ve onun arasında sıkışmıştı. Kaderin cilvesi miydi? Bilmem ama bu durum boğazıma düğüm oluyordu.

Arkamda duran tezgah uzandı. Uzanırken gömleği yüzüme sürtmüş mistik amber kokusu burnumu istila etmişti. Başımı yan tarafa çevirdim bu sakıncalı temastan kaçmak için .

Ben titrerken o eski konumuna geri döndü elinde siyah duvakla beraber elindekini ciddi bir işmiş gibi başıma yerleştirdi.  İçimdeki boşluk anbean artıyordu.

Yaşmak nedenli zor olabilirdi?  Bu adamla? Duvağı kafama örtüp derin nefes aldı. Ardından bileğimi tutup arkasından sürükledi. Hayatım kursağımda kalmıştı. Nefret duygusu bu kadar ağır basabilir miydi? Günah olduğunu bile ile adını bile bilmediğim adama nefretin en koyu tonunu hissetmem garip değil miydi?

Düşüncelerime derin nefes aldım. Bileğimi tutan akşam gözlü canavar beni salona getirmişti . Salonda az evvelki yaşlı kadın ve depodaki iki adam ayrıca kenarda genç bir kadın salonda koğuşlanmış siyah koltuklara oturmuş ciddi bir konu konuşuyormuş gibi bir yüz ifadesi vardı hepsinde. Salona girmemizle herkes susmuş bize bakıyordu.

Yaşlı kadın beni görünce kaşını çatıp önümde duran adama döndü." Bu ne hal yavrum bu kızın başındaki hayırdır eski köye yeni adet mi getirdin?" Gözümden akmak için fırsat kollayan yaşlar beni zorluyordu. Hayat inadıma boğazıma oturmuş kalkıyordu.

" Hanife anne bu konuya karışma . Ben öylr uygun gördüm. "

Bu adam duygusuzdu ama benim içimdeki duyguyu öldürüp ditiltiyordu.
Neydi bu adamın derdi?  Ben kafayınyiyip tımarhaneyi bu adam yüzünden boylamzsam iyidir.
Belindeki  koyduğu eliyle  ittip tekli koltuğa ilerleyip oturttu.

Hemen koltuğun yanında durdu ve elini omzuna koydu sanki oranın sahibiymiş gibi. Yerimden kıpırdanıp dokunuşundan kurtulmaya çalıştım fakat daha sıkı tutup eliyle omzumu sıktı.
Canım yandığı için dudaklarımı birbirine bastırıp sustum.

Yaşlı kadın yaptığını tasvip etmeyen bakışlarını yanımda duran adama atıyordu fakat akşam gözlü canavarın bunu umursadığı söylenemezdi.

" Eee hoca nerde?" Yaşlı kadın arkasına eliyle işaret etti. Kalbim artık beyninde atıyordu. Kafamın içindeki güm sesi vücudumu saran zelzele, terliyordum sanki içinde olduğum maabed kıyafetleri ruhumu sıkıştırıyordu. Midem alt üst olmuştu i. Yerinde huzursuca kıpırdandım.

" Hadi o zaman bitirelim şu işi."

Umutlarım hayal kırıklığı olup döküldü kafamdan aşağıya. Bende boş kalmış yitik hayallerine çaresizce bu akşam gözlünün oyununa boyun eğiyordum. Kocaman eli kolumu sarıp beni ayağıya kaldırdı. Büyük salonda olan orta masanın önüne çöktü beni de yanına çekip oturttu.

Karşımızda oturan adam kırk ya da ellili yaşlardaydı. Temiz bir suratı vardı. Elindeki küçük boyutlarda bi Kur'an-ı Kerimi çıkartıp siyah orta masanın üzerine koyup açtı.

Gerçekleşen nikah akidinden sonra imam son dualarını okuyup mutluluk dileyip çıkmıştı.

Mutluluk. Dudaklarım titredi. Akşam gözlü caniyle evliydim artık Allah katında yanımdaki adam kocamdı. Adını biraz evvel hocanın ağzından ilk defa duyduğum adam eşimdi.

Gözümden akan hayal kırıklıklarım yüreğimden kopup gözüme yerleşmiş şimdi de göz yaşlarımı kullanıp intihar girişiminde bulunuyordu.

Ayağı kalkan adamla beraber hepsi ayağı kalkmıştı. Birer birer salondan çıkıyorlardı. En sonunda kalan yaşlı kadın oturduğu yerden bastonuna tutunarak ayağıyla kalktı.

Önümde duran ayaklarla başımı kaldırdım ve yaşlı yüzündeki yaşanmışlık çizgilerinin bulunduğu naif ve yumuşak çehresine baktım. Güler yüzlü kadındı. İnce elini bana doğru uzattı elini tutup ayağı kalktım. " Gel yavrum şöyle otur konuşalım." Sesindeki şefkat yüreğimi titretti. Kimseden görmemiştim ben şefkat ya da merhamet görmemiştim.

Şimdi beni zorla tutan adamın yakını olan birinden görmek tuhaftı hele ki insan öz babasından bile böyle şeyler görmeyince yadırgıyordu başkasınada gördüğü şefkati.

Başındaki duvağa gitti elim hâlâ saçma geliyordu bunu takmak kendimi tuhaf hissediyorum. Kafamdan çekip çıkartacaktır lakin elimi tutan sert iri el buna izin vermedi. Gözlerimi yumdum. Elimi hızla çektim.

" Oğlum müsade verde gelin kızımla iki kelam konuşalım."

Ağzını açıp konuşacak damı eliyle susturup; " Hadi evladım hadi" nefesini sesli veren adam " iyi tamam ama çabuk." Ardından set adımlarla ilerledi. Kafamı öne eğmiştim. Elimi tutan ince narin el beni siyah üçlü geniş koltuğa oturttu dizdize. Eliyle duvağı kaldırdı görüş açım rahatlarken derin bir nefes aldım. Elleri tekrar ellerimi bulup sıktı.

Yaşanmışlık izleri olan yüzü sıcacık bir tebessümle içimi ısıttı.
"Bak kızım bu evliliği istemediğini bilirim hatta bizim oğlanın seni burda zorla tuttuğunuda." Gözlerindeki hayal kırıklığıyla baktım yaşlı yüzünde konuk olan hüzne, bile bile bu cehennemi yaşamama müsade etmişti. Ellerimi ellerinin arasından çekecekken daha sıkı tuttu.

Anlayışla kafasını sallayıp" bilirim bilmesine ama ama inan elimden bir şey gelmezdi. Karahan serttir, inattır, duygusuz görünür ama aslında öyle değildir inanın baba o gerçekten fazla yara, aldı önceden de sertti ama yaşadıklarıyla etrafına kalın duvarlar ördü. Onun hayatı hep zorun zoruydu ama ilk defa ördüğü duvardan içerden birini aldı. Bilirim ki zorla ama o hayatta hep istediğini alan biri değildi olmadı. Kaderin cilvesi bu belki ama bir den belki ona iyi gelebilirsin lütfen. Hayatla büyük mücadele verdi her zaman ama inan özünde iyidir."

Diye konuşan kadına ne diyeceğimi bilmiyordum. Hayattan intikamını benimle mi alıyordu? Zor bir hayatı olabilirdi her insanın hayatı zor ama kimse bu bahaneye sığınıp ta kimsenin canına kast etmezdi. Veyahut suçsuz birini özgürlüğünü elinden alamazdı. Sığmazdı adam olanın adamlığına. Kabul edilmezdi yaptığı. Konu uzamasın diye kafamı salladım.

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin