16.GAZEL

468 33 213
                                    

Yeni bölüm için

100 oy

200 yorum sınırı ❤

Keyifli okumalar

Bir bebeğin çığlığındaydı hayatın kaderi. Bir annenin feryadında belkide. Acının her bedende ayrı bir tanımı, tadı vardı. Her yaşta farklı şekillerdeydi. Büyüdükçe şekil değiştirdi. Yıllandıkça bilendi. Beklendikçe hezimeti büyüdü. Sustukça kanattı. Ağladıkça hoyratlaştı.

Bir çocuğun acısı düştüğünde kanayan yeri, bir gencin belki aşkının kalbinde açtığı oyukta gizliydi. Bir annenin evladının gömülü olduğu toprakta gizliydi, bir babanın göz pınarında, bir ninenin buruşmuş hayat çizgisinde, bir bedenin kaybettiklerinde saklıydı. Döndüğün, geçtiğin, üstün körü baktığın gözler, bastığın her yerde tohumları vardı.

Gece kondudan bozma evimizin küçük penceresinin gördüğü bir duvar ve duvarda bir grup yeni ergenliğe girmiş gençlerin yazdığı bir yazı vardı, "Güzel olsaydı hayat doğunca ağlamazdı insan ve eğer sandığınız kadar temiz olsaydık ölünce yıkanmazdı bedenler." İlk okuyunca ifade etmeyen bu cümle düşününce birden fazla fikir doğuruyordu.

Yerli veya yersiz kıskançlığımla salonda köşe koltuklarına oturmuş içerleniyordum. Benim kardeşimdi Ashaf onun değil. Bu kadar yakın olmaları bozuk olan sinirimi daha da bozuyordu.

Sanki tek derdim buymuş gibi kıskançlık derdine düşmüştüm. Ashaf'la burdan kaçmam neredeyse olanaksız gibi bir şeydi. Evin her noktasında korumalar vardı. Nöbetleşe durmuyorlardı. Bazen iki saatte bir değişen yerler bazende bir günün akşamında değişiyordu. Bir düzene bağlı değil gibi görünse de tuhaf bir düzen saklıydı içinde fakat ben bunu çözemiyordum.

Bahçede hiçbir gizli geçit yoktu. Bu kadar düşman sahibi birinin gizli geçidinin bulunmaması bende şaşkınlık yaratıyordu. Bu adamda ya gereksiz yere bir özgüven vardı. Yada bir tilkinin kurnazlığı. Evin alt katlarında o kapı haricinde ilgi çeken bir başka oda yoktu. O gün karşılaştığım manzara hala tüylerimi diken diken ettiriyordu.

Bir kaç güne bu eve bu adama resmî olarak prangalanıcaktım tıpkı bir hayvan gibi.

Bir el vardı ruhumun orta yerinde avuç içime aldığı ruhumu sıkıyor tırnaklarıyla kazıtıyordu. Nefeslerim daralıyordu. Dinen kocam olan adam bir kaç güne resmî kocam olucaktı. Köşeye sıkışan ruhum ölümle burun burunaydı. Ben ne tür bir oyunun içinde olduğumu bile bilemezken her gün daha da batıyordum.

Karnıma giren sızıyla korkum büyüdü sanki bu evde bu adamın yanında olduğum sürece bu döngü hiç başıma gelmeyecek gibiydi ki aklımdan tamamen çıkmıştı. Yerimden hareketlenip evin yaşlı yardımcısını aradı gözüm bir üst katta odalardan birini toplarken buldum. Utana sıkıla derdimi anlattım.

Nasıl bir tepki beklediğimi bilmiyordum. Ama küçük bir tebessüm göndermesi korkumu hafiflemişti. Ben kaldığım odaya çıktım birkaç dakikanın ardından oda gelmiş elinde ihtiyacım olan malzemeyi verip gitmişti. Hiç konuşmaması utancımı biraz daha yatırmıştı.

Banyoya girip ihtiyacımı karşıladım. Dolapta olan kazaklardan birini ve pamuklu bir eteği giydim. Yatağa girip örtüyü iyice kendime sardım ki sancım azalsın diye ama ard arda giren sancılar acı eşiğimi zorluyordu.
Sıklaşan nefesimle yataktan doğruldum. Komidinde duran dijital saate kaydı gözüm altı yedi saattir cebelleşiyordum bu sancıyla. Acıdan dolan gözlerimle artık kendimi tutmayı bıraktım. Ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

Açılan kapıyla karanlık oda kısa süreliğine aydınlanmış kapanmasıyla tekrar karanlığa bürünmüştü. Bunu farketmemle ağlayışımı kestim ama elimde olmadan iç çekişlerim devam etti kapıya dönük olan sırtım yüzünden gelenin kim olduğunu göremiyordum. Bir kaç adım sesinden sonra yatağın kenarı büyük bir miktarda çöktü karıncalanan sırtım ve ağırlaşan odanın havası onun geldiğini haber verir gibiydi. Ses çıkarmamak için dudaklarımı kemirdim. Yanak içlerime dişlerimi geçirdim. Yatak örtüsünü tutan elim acıdan dolayı sıklaşıp yumruk oldu.

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin