Telefonumun çalışıyla uyandım. Bugün okula gitmemeye karar vermiştim çünkü dün antrenmanda çok yorulmuştum. Telefonu gözüm kapalı şekilde açtım. "Efendim?"
"Jungkook neredesin okulda göremedim?" Arayan Hoseok'tu. Nihayet aklına gelmiştim.
"Evdeyim bugün gelmeyeceğim. "
"Gelsen iyi olur. Kalk ve hazırlan yoksa gelir ve kalkana kadar gıdıklarım." Her zamanki gibi konuşuyordu. Sanki hiçbir şey değişmemiş ve biz bir süredir görüşmüyor değilmişiz gibi.
"Önemli bir şey mi oldu çok yorgunum."
Oflayıp puflayan Hoseok'a ve ısrarına dayanamayıp "Tamam." demiştim. Zaten uyandırmış üstüne 10 dakika ısrar edip konuşmasıyla uykumu açmıştı.
Kalkıp giyindim ve okul çantamı almayıp yalnızca spor çantamı aldım. Antrenman yapar ve derse girmezdiler muhtemelen. Basketbol maçları yakındı. Yoongi pek kendinde değildi ancak bu onu antrenmanları aksattırmak yerine sıklaştırmaya itmişti.
Duygularını basketbol topuyla ifade ediyordu. Savunma ve ataklarıyla. Attığı üçlüklerin haddi hesabı yoktu. Normaldekinden tek farkı öfkeyle oynayışıydı. Öfkesiyle oynuyordu artık.
Odamdan çıktığımda koridorda annemle karşılaştık. Yanağından sulu sulu öptüm. "Okula gitmeyecektin hani? Neden uyandın Taehyung'la mı buluşacaksın?"
"Hayır anne görüşmüyoruz sanki bilmiyorsun."
"Dün neden bizim evin önündeydi o zaman?" Kaşlarımı çatmıştım. Bizim evin önünde gerçekten ne işi vardı onun.
"Buradan falan geçiyordur. Benimle bir ilgisi yok. Hem sen nereden gördün onu?" Omzumdan düşmek üzere olan spor çantamı düzelttiğimde annemden gelecek olan cevabı bekliyordum.
"Marketten eve geliyordum. Bizim ev önündeki kaldırımda karşılaştık, muhabbet bile ettik. Eve girdiğimde sen de yeni geldim demiştin. O bıraktı sandım."
Kafamı sallayıp dış kapıya doğru yöneldim. "Kahvaltı?"
"Hoseok'a yetişeceğim onunla yeriz." Arkamdan kahvaltının en önemli öğün olduğunu falan söylüyordu. Ben evden çıkana dek de söylenmesi bitmemişti. Kahvaltı konusunda bu kadar ısrarcı olan başka birini tanımıyordum.
Ah, pardon. Eski sevgilim Taehyung da sevgiliyken öyleydi. Kahvaltı etmeme özen gösterir kahvaltı etmediysem kızardı. Kendisi de asla aksatmazdı.
Okula doğru yaklaştığımda Hoseok'u aradım ve girişe gelmesini söyledim. Onayladığından girişte onu bekliyordum ancak baya bir süredir gelmemişti. Okul bahçesine girdim ve merdivenlerin oradaki kalabalığı gördüm. Kalabalığa doğru ilerledim.
Yoongi Hoseok'u yere yatırmış yumruklarıyla onu bayıltmak istercesine dövüyordu. Araya girmek için atılacağım sırada benden önce davranan Jimin araya girdi. Ellerini tutmaya çalıştı. "Ne yapıyorsun sen Yoongi? Dur!"
"Sevgilini dövüyorum." Jimin'in gözlerinin içine bakmadan konuşmuştu.
Bir yumruk daha attığında Park tekrarladı. "Sana dur dedim!"
Yoongi arkasını döndü ve göz göze geldik. Yanımdan geçti. Yerdeki Hoseok'un yanına eğildim. Her yeri kan içinde olmuştu.
"Kaldırmama yardım et Kunpimook revire götürelim." O ana kadar Kunpimook'un orada olduğunu görmemiştim bile. Kafa sallayan Kunpimook Hoseok'u kaldırırken Hoseok yarı baygındı.
"Jungkook!"
Dertsiz başıma dert ettiğim, başımın belası sesleniyordu. Taehyung.
geçiş bölümü şeysi..
geçiş bölümü gibi bir şey oldu ama gerekliydi...sizce yoonmin mi olmalı, yoonseok mu???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we are never ever getting back together'taekook
Fanfictionjungkook: buraya kadar yeter artık, ayrılalım texting+düz yazı 020319