Enerjik hissediyordum ve annem ağzı açık Taehyung ile beni izliyor, yarısını içtiğimiz meyve sularımızı tamamlıyordu. Taehyung bize kahvaltıya gelmişti ve annem barıştığımızı bilmediği için şoka uğramıştı.
Sabah uyuyordum ve Taehyung'un kokusu ile uyanmıştım demek isterdim ancak hayır, öyle uyanmadım. Yanıma gelmiş ve üstüme atlamak gibi bir davranışta bulunup boynuma öpücükler kondurmuştu. Uyandırdıktan sonra annemin güzel bir kahvaltı hazırladığını söylemiş ve kahvaltı ettikten sonra baş başa vakit geçirmemiz gerektiğini söylemişti.
Kahvaltımızı ederken annem şokunu atlattığında bizimle muhabbet etmiş, Taehyung'un memleketindeki annesine selam söylemesini istemiş, Taehyung da unutup söylemeyeceğini bilse bile tamam demişti.
Kahvaltımız bittiğinde odama çıkmıştık ve siyah bir pantolon çıkarıp giymek istemiştim. Bir de mor bir tişört.
"Mor tişörtü sevdim, pantolonu değiştir bu olmaz."
Göz devirdim ve onu takmadan eşofmanımı belimden indirdim.
"Jungkook! Çok dar bu amına koyduğum pantolonu, değiştir şunu diğerlerinden biriyle."
"Diğerlerinin de bundan bir farkı yok Tae."
Zar zor onu ikna etmiş ve mor tişörtümle siyah pantolonumu giymiştim. Telefonumu da pantolonumun ön cebine koyduğumda üzerime siyah kot ceketimi giymiş, odamdan çıkmıştım.
Taehyung gerçekten değişmişti, ya da değişmiş olabilir miydi?
Arkamdan gelip ben eğilmiş ayakkabı giyerken kalçama küçük bir şaplak atmıştı ve gülüp kendi ayakkabılarını giymişti.
Ayakkabılarımı giydim ve beraber dışarı çıktık. Elini elime doladı ve parmaklarımızı iç içe geçirdi.
Bu halini çok seviyordum, kimseden korkmayışını ve bundan utanmayışına. Beni sevdiğini ya da sevgili olduğumuzu herkese gösteriyordu, o cesurdu.
Her zaman gittiğimiz kafeye giderken mutlu hissediyordum. Beraber fotoğraf çekildik ve gerçekten çok güldük. Kafeye vardığımızda kafe sahibi bize bizim adımıza çok mutlu olduğuna dair şeyler söyledi.
Taehyung'un gözlerinin içi gülüyordu, bu hoştu ve bilemiyordum. Aşk mıydı emin olamıyordum ama ondan da kopamıyordum.
Kafede o ekspresso içerken ben mocha içmiştim ve o bana ailesini anlatmış, ayrı kaldığımız süre boyunca yaptığı saçmalıkları anlattı.
"Park ile yakın olduğunuzu duymuştum. Bu yakınlık ne derecede Bay Jeon?"
Mochamdan bir yudum aldığımda gülmüştüm ve alnıma düşen saçımı düzeltmiştim.
"Arkadaşız işte. Basketbol sayesinde yakınım biliyorsun."
"Basketbol antrenmanlarından nefret ediyorum Jungkook."
Göz devirmiştim çünkü o da okulun erkek voleybol takımındaydı. Smaçlarını filenin üzerinden direkt yere basıyordu ve bu havalı da olsa rakip için korkutucuydu.
"Ben de senin voleybolun antrenmanından."
Telefonu çalmıştı ve o meşgule atmış bana gülümsemişti. Kimin aradığını merak etmemiştim çünkü bu onun özeliydi. Böyle bir ilişkimiz vardı, gerçekten.
"Ama sen basketbolda çok seksi oluyorsun."
"Sen sanki voleybolda olmuyorsun."
Sonra da birbirimize kıkırdamıştık. Açıkçası Seokjin ile görüşüp görüşmediğini merak ediyordum ve görüşüyorsa da görüşmesini istemiyordum. Tabi bunu soracak cesaretim yoktu, kavga etmekten korkuyordum.
Kafeden çıktığımızda yine el eleydik.
Sahilde gezerken ellerimizin güzelliğine ölebilirdim. Onu gerçekten seviyordum.
Sahilden bizim evimize kadar beni getirmişti ve bir eli cebinde bir eli elimdeydi.
Kapıyı açmadan önce bana sarılmak için elini cebinden çıkarttı ve ellerimizi ayırdı. Sarıldık ve ben kapı deliğine anahtarımı soktum.
O dönmüş giderken kafamı yere çevirmem ile kalbimin paramparça oluşu bir olmuştu.
Kapıyı umursamadan yere eğildim ve yerdeki lokum poşedine konulmuş beyaz tozu elime aldım.
Kafamı kaldırdığımda Taehyung'un bana dudağını ısırarak baktığını gördüm. Elimden almak için davrandığında almasına izin verdim.
Çünkü artık hiçbir şeyin önemi yoktu.
"Siktir git Taehyung."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
we are never ever getting back together'taekook
Fanficjungkook: buraya kadar yeter artık, ayrılalım texting+düz yazı 020319