1.2

3.7K 216 59
                                    

Kulaklığımı takmış, kol altıma basket topumu almış Kunpimook ile sözleştiğimiz yere gidiyordum. 

Hoseok ile olan tartışmamızı biraz anlatmıştım, aslında bu tamamen tesadüfen olmuştu. O gün beni arayan Kunpimook'a atarlanmıştım ve o da tahmin etmişti. Sonrasında da biraz bahsetmiştim.

Ve işte şimdi de güneşli bir pazar günüydü. Annemle güzel bir kahvaltı etmiştim ve sonrasında da basket için uygunca giyinmiştim, bu kez eşofman giymiştim elbette.

Bir basket sahasının konumunu atmıştı ve basket topumu da getirmemi istemişti Kunpimook. Bilmediğim bir sokaktı ama bunun önemi yoktu. Evde aşırı sıkılmıştım.

kim taehyung: nabersin

jungkook'um: baksana artık yorulmadın mı?

kim taehyung: neden yorulayım? ne işler yapmışım ki?

jungkook'um: artık birbirimizin hayatında değiliz

kim taehyung: çünkü birbirimizin hayatıyız?

jungkook'um: gerçekten artık beni bi sal hayatıma girip bok gibi davranıp iki gün sonra heidi gibi davranacak birisine hayatımda gerek yok

kim taehyung: birileri kızmış

jungkook'um: bence sen kafayı çekip bana mosmor gözlerle yazıyorsun bence siktir git kafayı çekmişken seokjine de çekersin

kim taehyung: ya ne diyorsun

jungkook'um: bitti diyorum taehyung

kim taehyung: sanki barışalım yazdım ne bu tavırlar

jungkook'um: yazman bile acizliğini gösteriyor, kalp kırmaktan başka ne bilirsin ki?

Gerçekten saçma bir şeyler oluyordu. Yani, asla devam edemeyiz demenin nesini anlamıyordu bilmiyorum. Saçma sapan beyaz şeyleri sarıp bana gelmesindeki anlamı, hiç çözemiyordum.

Tam bir budalaydı.

Kunpimook ile buluşacağımız yere vardığımda oraya banklardan birine oturup Kunpimook'a mesaj attım.

j.jungkook: gelirken su alır mısın ben almayı unuttum da?

kunpimook: olur tabii, alırım.

Çok geçmeden mesajıma cevap gelmişti. Birazdan Kunpimook gelir ve biz de donumuz sucuk ter olana kadar basket oynardık!

Kunpimook değişikti ama iyiydi.

Hoseok salak gibiydi, üzgündü ama salak gibiydi.

İkisini karşılaştırmıyorum lütfen yanlış algılanmasın ama bence etrafımda az ama öz insanlar var. Ben bunları düşünürken arkamdan formamı çekiştiren bir el düşüncelerimi dağıtmıştı.

"Hey Mina buraya gel, abiyi rahatsız ediyorsun."

Tatlı ve minik bir kız -henüz üç yaşlarında olmalıydı- yanıma kadar gelmiş ve formamın ucundan çekeliyordu.

"Merhaba, ismin Mina mı?"

"Ebet."

"Ben de Jungkook. Memnun oldum."

Arkasından benim yaşlarımda, hatta belki benden biraz küçük bir genç kız geldi. "Ah, kusura bakmayın. Kardeşimi yandaki parka getirmiştim o yürüyor diye yürüyorduk ve sizi rahatsız etti."

"Oh, sorun değil. Ben Jungkook, memnun oldum. Mina ile tanıştık, ya siz?"

"Jisoo. Mina'nın ablasıyım ve evet aramızda 14 yaş falan var. Ben de memnun oldum."

Sportif giyinmiş alımlı bu genç kız aslında makyaj falan yapmamıştı ya da ben anlamamıştım ama tayt ve tişört giymiş, saçlarını toplamıştı. Tatlıydı. Mina'nın elinden tutmuş duruyordu. 

Bu sırada Kunpimook karşıdan bize doğru geliyordu. "Ah, gitmem gerekiyor. Arkadaşım geldi de, isterseniz bize katılabilirsiniz diyeceğim fakat basketbol oynayacağız."

"Bizim de gitmemiz gerekiyor, teşekkür ederiz."

"Göyüşürüyüz Jukok." Tatlı Mina el sallayarak konuştuğunda ben de Kunpimook'un yanına uçmuştum. 

kim taehyung: bebeğim???

jungkook'um: seokjin'e yazacaktın sanırım 

kim taehyung: yok jungkook'uma

jungkook'um: sürtükleşme

lütfen beni dövmeyiniz, kısa falan atmak istedim...

we are never ever getting back together'taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin