kırmış kalbini

175 15 1
                                    

Düşünceli gözlerle önündeki ıstakayı izleyen esmer delikanlıyı hemen karşısında oturan arkadaşının ayağına attığı tekme kendine getirdi. Oturduğu yerde irkilerek doğrulup, okeyde eş olmaya mahkum bırakıldığı çocuğa ters bir bakış attı. Gelen tekmenin nedenini çok iyi bildiğinden umursamaz hareketlerle perini düzenleyip masaya rastgele bir taş atarken attığı taşın ne olduğuna bakma gereği bile duymamıştı.

"Okeyi attın geri zekalı." diyerek az önce onun attığı taşı keyifle alan Cengiz pişmiş kelle gibi sırıtırken onun aksine oyun eşi Engin'in yüzü anında düşmüştü. Oyun başladığından beri Çağatay'ın dalgın olduğunun farkındaydı, birkaç kez neler olduğunu öğrenebilmek adına ağzını yoklamayı denemişti fakat esmerin ağzından boş gevelemelerden başka cevap alamamıştı. Karın ağrısının ne olduğunu öğrenmeyi bir kenara bırakmıştı da biraz daha böyle giderse akşamın sonunda hesap kaybeden takım olarak kendilerine kitlenecek gibiydi.

Aldığı okey sayesinde Cengiz biterken Çağatay da ayağına yeni bir tekme kazanmıştı. Engin ise hiç vakit kaybetmeden homurdanmayı başladı.  "Eş değişimi talep ediyorum, yoksa aramızdan bir kişi ölü olarak ayrılacak bu akşam buradan."

Masadaki herkes kıkırdarken Çağatay gözlerini devirmekle yetindi. Tekliflerini birden fazla kere reddetmiş olmasına rağmen ısrar edip onu bu masaya oturttukları için suç onlardaydı, o yüzden haklı olsalar dahi arkadaşlarının tepkilerini ciddiye almamıştı. Aksine oturduğu plastik sandalyeyi ittirip ayaklandı. "Bu akşam ölmeye pek niyetim yok Engin'im, hadi bana müsaade." diyerek masadakilerle vedalaşırken arkadaşları esmerden kendilerine hayır gelmeyeceğini sonunda kabul etmiş olacaklar ki onun gitmeye yeltenmesine seslerini çıkarmamışlardı.

Birkaç gündür zihni bir hayli meşguldü, arkadaşları gibi kendisi de dalgınlığının bittabi farkındaydı. Henüz kendisine itiraf etmeye çekindiği şeyleri arkadaşlarına hiç açıklayamayacağını bildiğinden kendisine yöneltilen soruları her seferinde geçiştiriyordu geçiştirmesine de, düşünceleri bir türlü susmak bilmezken aynı zamanda onları anlamlandırmaya çalışmak esmeri delirtmek üzereydi.

Tarık'ı yüzündeki tokat izi ve kaybolmuş bakışlarıyla atari salonunda gördüğü günden beri bu hâldeydi. Kızılın durgunluğu onu öyle bir dumura uğratmıştı ki merakına yenik düşmeden edemiyordu. Kimden tokat yemişti? Bildiği kadarıyla Tarık'ın Çağatay dışında arasının bozuk olduğu biri yoktu. Karşılık veremeyeceği biri olmalıydı ki onu bu kadar mahvetmişti. Hayatında biri olabilir miydi? Olsa mutlaka duyardı, küçük bir mahallede yaşıyorlardı. Abisi geçen gün kavga ettikleri için yapmıştı belki de.

Merak insanın önüne geçemeyeceği bir duyguydu fakat Çağatay kendini haddine düşenden çok daha fazlasını merak ederken buluyordu .

Soğuk havaya adımını atar atmaz cebinden sigara paketini çıkarıp kalan son dalı dudaklarına yerleştirdi. Kahveye girdiğinde aydınlık olan hava çoktan kararmış, mahalleli evine çekileli saatler olmuştu. Bir süre olduğu yerde amaçsızca dikilerek parmaklarının arasındaki tütünü tüketti. Eve gitmek istemiyordu fakat arkadaşlarının yanına da dönemezdi. Ayakları ondan bağımsız harekete geçerken hedefinin neresi olduğunu çok iyi biliyordu.

Atari salonunun bulunduğu sokağa saparken içten içe kızıl saçlı oğlanın orada olmasını umduğunu fark etti. Bu düşünce onu afallatırken adımları duraksadı. İçinden kendine esaslı bir küfür etti, çatılan kaşları birbirine yaklaştı. Aklına ilk defa uğrayan bu düşünce yeni bir farkındalığı da beraberinde getirdi. Tarık'ın yüzünde kendisinin sebep olmadığı bir yara izi görmek hoşuna gitmemişti.

Kendine kendine gülmeden edemedi, saçmalıyordu. Herhalde gerçekten sonunda kafayı yemişti. Kendisi daha kötülerine sebebiyet vermişken yediği tek bir tokat onu neden rahatsız etsindi ki? En fazla hak ettiğini düşünmesi gerekiyordu.

Başını hırsla iki yana sallayıp kalan mesafeyi seri adımlarla tamamladı. Karanlık sokakta yanıp sönen ışıklarıyla kendini belli eden atari salonundan içeri girmeden önce içine sigarasından son bir duman çekti.

Kısa sürede üşümüş bedeni içeri girer girmez ısınırken be kadar inkar ederse etsin ilk iş gözleri loş ışıklı mekanda kızıl saçları aradı. Onu neden görmek istediğini bile bilmiyordu. Belki durduk yere gelip yine Çağatay'a iki üç yumruk sallar, esmer olanın merakının öfkeye dönmesine yardımcı olurdu. Belki yüzündeki izin hâlâ orada olup olmadığını merak ediyordu.

"İyi olduğunu görmek istiyorsun" diyen iç sesine histerik bir şekilde gülerken dışarıdan bir deli gibi gözüktüğüne emindi. Çağatay sadece vicdanlı bir adamdı. Bu zamana kadar birlikte iyi tek bir anısının bile olmadığı bir adamı merak etmesinin tek sebebi insanlık görevini yerine getirmek istemesiydi. Araları iyi değildi fakat Tarık'ın kötü biri olmadığını da biliyordu.

Zaten tek tük insan olan salonda kızıla dair herhangi bir iz bulamadı. Bir yandan rahatlarken bir yandan sıkıntıyla iç geçirdi. Favori makinesine ilerlemeden önce mekanın sahibine kafasıyla kısaca selam verdi.

En son çilliyle beraber oynadığı oyunun önünde kaç saat geçirdi bilmiyordu. Tarık o gece atari salonuna hiç gelmedi, Çağatay da içten içe onun gelmesini beklediğini kabul edemedi.

oyunbozanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin