Balkonun bir köşesinde durmuş esen ılık hava karşısında uçuşan saçlarına dalmıştı. Saçlarını omuz hizasında kesmişti. Duştan yeni çıkmış saçlarından güzel bir koku etrafa yayılıyordu. Balkonu bir dağın eteğinde bulunan bir eve aitti. Karşıdaki dağlar ve bahçeler kurumaya yüz tutmuştu. Aslında dağlar çoktan solup gitmişti tıpkı genç kızın içinde yaşamaya dair belirtilerin solması gibi. Ne yüreğinde ne de gözlerinde hüzün vardı hüzün yerine koca bir boşluk ve de ıssız bir soğukluk tüm hayal dünyasını sarmıştı. Bir nebze olsun ağlama niyetinde idi nedenini bilmeden ve hisetmeden ama rüzgar şiddetini arttırınca düşünceler ve hisler de dağılıyordu. İçindeki boşluk sebebi ile mi bilinmez her şey boş ve anlamsız geliyordu ona. Tüm bir genç neslin kırgınlığı mı bilinmez ama genç kızın kırgınlığı bile soğuktu artık. Yakıcı, canını kemiren hisler yerine hissizleşen duyguları ve kayıp giden düşünceleri tüm benliğini sarmıştı. Bir bahar idi onun ki yaşı, ilkbahar misali yeni yeni tazelenen çiçekler misali, hisleri gülüşü tazelenmeli idi ama o sanki ilkbaharı hiç yaşamamıştı ucundan dönmüş gibi ama hiç yaşamamış. Sanki hep bir kış vardı içinde. Karın altında bir şeyleri saklaması gibi o da içinden bir şeyler saklıyordu. Bazen o dahi neler sakladığını bilmiyordu. Bilinmezlik belkide onu en çok yoran birkaç sebepten biri. Nereye gideceğini bilmeyen bir araba dönüp durur kaybolur ve en son durmak zorunda kalır. Genç kız da bir yol aradı bazen ne yolu olduğunu bildi bazen bilemedi. Bazen bazı yollardan vazgeçti bazen aradığını bulamadı. Bir döngü misali dönüp durdu içinde tâki kaybolana dek. Koca bir karanlıkta kaybolmuşken yol aramayı bırakalı çok olmuştu. Rüzgar ara ara esmeye devam ediyordu. Yazın son demleri idi. Sonbaharın pırıltıları hissediliyordu. Balkonun önündeki ağaçlara gözü kayıyordu sürekli. Yıllanmış ağaçların yorgunluğu belli idi ve tabi yeni dikilen ağaçların tazeliği. Ama bahçeler ve dağlar hâlen soluktu.
Tablolar, çiçekler hatta çok sevdiği nergis, şarkılar, renkler bir bir soluklaşmıştı onda . Hisler anlamsız çoğu şeye karşı duygusuz, doğru ve yanlış çoktan sorgulanmayı bırakılmış.
Bazen anlamızlığın içinde ufak bi anlam arıyordu kuytu köşelerde ve tâbi kısa sürede o arayış yerine ümitsizliğe bırakıyordu. Ümit bu kelime onun için sanırım en yorucu bir diğer şey. O kadar düş kurardı ki yıldızların sayısına ulaşacak sanılırdı. Zaman mekan içinde ki insanlar hep farklı idi düşlerde ama hep aynı tema içerisinde kurgulanırdı.
Huzur...
Çok şey görüp çok şey yaşayıp çok farklı duygulara kapılmıştı. Herkes kadar acı çekmiş kimisinden az kimisinden çok ama yaşadığı her şeyde derin bir kırgınlık yaşıyordu. Bazen sorguluyordu kendini tâbi uzun yıllar sonra, neden, neden böyle hissediyorum, niçin böyleyim?...
Sorular sorular, soruları çok severdi sormayı cevaplamayı ama bu sorulara asla bir cevap veremeyecek gibi hissediyordu. Nefret etti o sıra yine aynı sorular zihininde belirmişti çünkü. Dalıp giderken güneş başka yerde doğmak için gitmişti, gece çökmeye başlamıştı. Aslında dünya dönüp duruyordu durmaksızın ama güneşe anlam katmaktan vazgeçemiyordu insan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Satır Araları
DiversosNereden başlamak gerek ne yazmak gerek. Ruhum parçalanıp yeryüzüne yayıldı. Toplamak için yorgun ve dahi kırgınım. Uzun satırlar veyahut kısa satırlar ifade etmek fayda etmiyor içimde kayıp giden ben ile başbaşayım.