Parşömel altın rengi sarısıyla parlıyordu üzerinde iki parmak kalınlığında toz vardı. Yürüyüp içeri girdim. Parşömele elimi uzattım ve bir an durdum. Kendime ne yaptığımı sordum bundan başka yapacak bir şeyim yoktu. Belkide bu parşömel beni bu cehennemden kurtaracaktı. Parşömel in üzerinde olduğu taht kayadan oyulmuş ve üzeri yılan ve maymun desenleriyle süslenmişti. Gerçekten göz kamaştırıcı bir güzelliği vardı. Elimi uzatıp parşömele dokundum ve onu elime aldım. Sanki milyonlarca yıldır hiç hareket etmemişti. O kadar pistiki kaldırdığımda yere dökülen tozlar bir bulut gibi alanı kapladı. Parşömel elimdeydi ve üzerinde altından yazılmış kabartmalı çisimler vardı. Bu cisimler harflerdi. Ben bu dili bilmememe rağmen parşömeli okumaya başladım parşömeli okudukça etraf karardı heryer simsiyahtı sadece üzerime düşen güneş ışığına benzer bir ışık büzmesi vardı. Parşömeli okumayı bitirdim ve bir anda karanlıktan eser kalmadı ama oteldede değildim. Nerde olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Günlerdir geçirdiğim doğa üstü olaylar beni bu tür değişik olaylara alıştırmıştı. Fakat bu seferki gercekten ciddiye benziyordu çünkü burası dünyadan ayrı biryerdi. Kimsenin bilmediği ıssız bir yerdi burası