İyi okumalar!
Multi: EgeAybüke'yle yukarı çıkmaya başladık. Çatı katına vardığımızda salonun kapısını açtım ve karşımdaki manzarayla yaşadığım şaşkınlığı sindirmeye çalıştım.
Kocaman salonun tüm duvarları benim resimlerimle kaplıydı, İyi ki doğdun yazısı hariç tabi. Ortada da büyük bir masa vardı. Masada kek, börek, çörek... Ne ararsan vardı. Tabi kocaman pastayı unutmamak gerek.
Bir diğer sürpriz de kimlerin olduğuydu. Nerdeyse bütün okul burdaydı. Hatta Ege bile.
Herkese şaşkınlığımdan dolayı Aybüke'nin deyimiyle insanlara balinalarmış gibi baktığım için herkes bana mal mal bakıyordu.
Derin beni dürttüğünde gerçek dünyaya geri döndüm.
Kendi doğum günümü bile unutmuştum. Bu aralar gerçekten iyi değildim. Hayatımı birkaç ay dondurup sadece yatağıma kıvrılıp uyumak istiyordum.
Biraz tıkınıp dans falan ettikten sonra-tabiki ben sadece tıkınma bölümüne katılmıştım, onlar dans ederken ben hala tıkınıyordum.- sıra pasta kesmeye gelmişti.
Çilek sevmediğim için pastam hiçbir zaman meyveli olmamıştı.Pasta her zamanki gibi çikolata ve karamelliydi. Pastayı kestikten sonra beni bir yere oturttular ve herkes sıraya girdi. Herkes teker teker hediyelerini veriyor, ben de onlara teşekkür edip onları öpmek zorunda kalıyordum. Öpmeyi, sarılmayı seven bir insan değilimdir.
Sıradakinin kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda karşımda kanlı canlı bir Ege buldum. Ne yani bana hediye mi almıştı? Bana?
Hediyesini uzattığında açtım. Melek kanadı şeklinde bir kolyeydi, ama gerçekten çok güzeldi. Ne fazla sade ne de abartılıydı. Bu çocuğun gerçekten zevki vardı.
"İçine bak."dediğinde içini açıp baktım. Aybüke, Derin, benim olduğum bir fotoraf vardı. Bu seneden değildi çünkü burda gerçekten gülümsüyordum. Son gülümsemelerimden bir tanesiydi. Bu fotorafı nerden buldu en ufak bir fikrim yoktu ama hoşuma gitmişti.
"İster inan ister inanma bu üzüldüğün neyse bir gün geçicek, bunu da atlatıcaksın. Bİr gün yine böyle gülümseye biliceksin."dediğinde dayanamayıp ona sarıldım.
***********
Herkesi göndermiştik. Dördümüz oturuyorduk. Mert de bizimle kalmıştı. Dostluğumuzun devam etmesine sevinmiş gibiydi.
Eski fotoraflara baktık, birbirimizle dalga geçtik ve kötü espriler yaptık. Gerçi ben hiç havamda değildim ama en azından arkadaşlarım mutluydu.
"Ben artık eve gidiyim. Pizzacı beni bekler. Sipariş vermezsem şimdi merak eder beni. Baya kanka olduk kendisiyle de."dediğimde gülmüştü Mert. Halbuki gülünmesi için söylememiştim ama beni mutlu etmeye çalıştığı her halinden belliydi.
Sonuç olarak evden çıktım ve arabama bindim. Eve vardığımda cebimden anahtarımı çıkardığımda yere düştü. Anahtarı almak için eğildiğimde biri anahtarı yerden alıp bana uzattı. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda "oha"dememe engel olamadım.
Karşımda bildiğin Ege vardı. Anahtarı alıp doğruldum ve "ııı, merhaba"dedim. Gülümsedi. Boynuma bakıyordu. Ne olduğuna bakmak için elimi boynuma götürdüğümde ne olduğunu anladım. Onun aldığı kolyeye bakıyordu.
"Beğenmene sevindim."dediğinde gülümseyip "beğenilmiyicek bir kolye değil ki."dedim.
"Seni bir yere götürebilir miyim? Seninle birşey konuşmak istiyorum da."dediğinde "peki"diye yanıtladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Yan(Düzenleniyor)
Teen Fiction"Bizim uçmak için kanatlarımız yok, ama onun yerine hayallerimiz var." Sadece bir cümleyle başladı hikayeleri. Sıradan bir hikaye değildi onlarınki. Yıprandılar, yoruldular, sıkıldılar. Peki her şeyin üstesinden aşklarıyla mı geldiler? Hangi cümleyl...