Eş?
Mesleği gereği birçok eşle karşılıklı oturma şansı bulmuştu, Hyunjin. Genelde hastalarının durumu ameliyat gerektirecek bir ciddiyette olduğundan çocuğun iki ebeveyni de gelirdi. Bazen birisi ağlar, diğeri onu teselli etmekle uğraşır. Bazen de içine düştükleri durum yüzünden birbirlerini suçlarlardı.
Hyunjin için gizli bir hobi olmuştu, onların uyumlu olup olmadığını incelemek. Çabuk belli ederlerdi. İstemsizce karşısında yemek yiyen çifti de inceledi. Minho'nun sürekli gülümseyen eşi, çoktan masayı hazırlamış ve evin içine girer girmez yemek faslına geçmişlerdi. Hyunjin ise hâlâ kapının önündeydi.
Şaşkındı. Kırgındı. Neden şaşkın olduğunu anlıyordu ama kırgınlığı yersizdi. Yüzbaşı Minho, hayatının en güzel öpücüğünü bahşetmiş olabilirdi ama hataydı. Evli birisinin aniden gelen öpücüğüne karşılık vermek istemesi hataydı. Kırılmamalıydı.
Ayıp olmasın diye küçük lokmalarla tabağındakileri yerken, başını kaldırıp onlara baktı. Kesinlikle uyumsuz bir çiftti. Hiçbir açıdan birbirlerine ait gibi durmuyorlardı. Ya da böyle düşünmek istiyordu. O an bunu ayırt edemeyecek kadar aklı bulanıktı.
"Aslında biz, sizinle dün verdiğiniz konferansta tanışmıştık." Adının Ryujin olduğunu öğrendiği kadın, kendisiyle iletişime geçince çatalını bir kenara bıraktı. Haklıydı. Tanışmışlardı. Bir gün önce tanıştığı meslektaşının, ertesi günü asker eşi tarafından öpülmesi hiç hoş bir tesadüf değildi.
"Evet. Tekrar denk geleceğimizi düşünmezdim." Daha doğrusu istemezdi, Hyunjin. Gerçekten de bu kadar küçük müydü bu ülke? "Bizim için çok yararlı bir konferanstı. Yaşadığınız bu talihsizlik can sıkıcı ama yine de iyi ki gelmişsiniz. Tekrardan teşekkür etmek isterim."
"Eşin, beni öptü ve ona karşılık verip dizlerimin bağı çözülene kadar öpüşmek istedim. Gerçekten iyi ki geldiğimi düşünüp teşekkür mü ediyorsun?"
Tabiki de bunları söylememişti. Minho'nun gözlerini üstünde hissedip yutkundu. İsimleri ve birleşen dudaklarının tadı dışında birbirlerini tanımıyorlardı. Ne demek istediğini tahmin edip tehditkâr bir bakış atmamış olmalıydı. Değil mi?
"Eşim, Pyongyang Çocuk Hastanesinde çalışıyor. Orayı da gezip görmüş olmalısınız." Eşiyle sohbet etmesine rağmen Hyunjin, kendi gözlerinin içine bakınca Minho da sohbete dahil oldu. Kolunu, yanında oturan Ryujin'in sandalyesinin arkasına attı. Sahiplenici bir tutuştan öte kimin yanında olduğunu belli etmek istemişti.
Öptüğü dolgun dudakların arasından kaçabilecek olası bir cümleyi önlemek için.
Sadece belini sarmasını istediği kol, bugün ikinci kez kırılmasına sebep olacak şekilde hareket edince alt dudağında dilini gezdirdi; Hyunjin. Sevmezdi. Kışkırtılmayı sevmezdi. "Yetersiz bir hastaneydi. Ülkenizin izin vermesi için altı ay bekledim ama değdi. Buradaki çocukların sağlığı konusundaki endişelerimde haklı çıktım."
Tıp fakültesine girebilmek için de büyük umutlarla girdiği fakülteden mezun olabilmek için de çok çalışmıştı. Yine de hiçbir zaman kimseye bu konuda üstten bakmamıştı. Çünkü kendisi için çalışıp doktor olmuştu. Başkasını ilgilendirmezdi. Az önceki atağı ise resmen kendisini yüceltmek içindi. Sandalyesinin arkasında güçlü bir kol olmayabilirdi ama kendisi, yeterince güçlüydü.
"Siz, sadece deneyimlerinizi aktarmaya geldiniz. Ülkemiz hakkındaki olumlu veya olumsuz yorumları kendinize saklayın." Minho'nun sertleşen ses tonu, masadaki sağlıksız sohbeti kesti. Hyunjin, resmi bir şekilde konuşulmasına rağmen sert tepki aldığı için didiklediği lezzetsiz yemeği bıraktı. Ayıp olmasın diye düşünmeyecekti. Tatları iğrençti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"hell or high water"
Fanfiction"Başka bir evrende, tekrar." angst| hyunho The Neighbourhood - hell or high water