29. BÖLÜM | KELEBEKLER

1.3K 37 23
                                    

Bu bölüm ve olaylar 28'i yazarken cidden can çekişiyordum. Bu bölüm ve sonrası gerçekten öyle önemli ki :) Yeni bir karakterimizin olduğunu unutmayın. Plaka da oldukça önemli benden söylemesi. Bu haftadan sonra vize haftam var ve iki gün hastaneye staja gidiyorum. Diğer üç günde de derslerim var oldukça yoğun geçiyor. Maksimum beş bölüm yedi bin kelime sınırına gelmeyecek. Daha sık gelecek bölümler diyebilirim. Düşüncelerinizi merakla bekliyorum. Yorumlarınız öyle teşvik edici kii <3

O zaman bölüme geçelim.

BÖLÜM ŞARKISI: KELEBEKLER - MADRİGAL

Yağmur odaya girdiğinden beri ne Soner ne de Eray odaya girmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yağmur odaya girdiğinden beri ne Soner ne de Eray odaya girmişti. Daha rahat hissediyordu. Tek istediği onu uyanana kadar izlemek, yanında kalmaktı. Buraya geleli yarım saat olmuştu. Üşüyen elini sarmalamıştı parmakları. Kapalı gözlerine dudağını sarkıtarak üzüntüyle bakıyordu. İyi olacağını görmek onu öyle rahatlatmıştı ki. Hırıltılı şekilde nefesini alırken ona sanki bir bebek gibi bakıyordu. Her hareketinde endişeleniyordu bir yeri acır diye. Her ne kadar kırgın olsa da kıyamıyordu ona. 

♫ Cem Adrian - Sen Benim Şarkılarımsın 

belki bir şarkının her sesinde.

Kıpırdaşan kirpiklerini görür görmez oturduğu yerde dikleşmişti Yağmur. Uyanırsa ne diyeceğini bilemiyordu. Zorlukla yutkundu. Gerilmişti. Dört gözle ona bakıyordu. Titreyen ellerini asla düzene sokamamıştı. Hala korkuyordu. Onu burada, sağlam bir şekilde görmesine rağmen için rahat değildi. Sevdiği birini bir kez daha kaybedemezdi. 

 belki bir sahil meyhanesinde.

Neler olduğunu bilmemek bir yana onu kaybetmek öyle korkuyordu ki. Bir daha ona sarılamamaktan, yanaklarından öpememekten ve yeniden onu görememekten delicesine korkuyordu. Üç yıl onun sesine, kendisine öyle hasret kalmıştı ki rüyalarında onunlaydı hep. Çeşme'de eski günlerinde belirirdi. Ufaktan ama en acı şekilde.

 belki de içtiğim sigaranın dumanısın.

Birkaç dakika aklında çalan şarkıya bıraktı kendini. Onunla kendini bir evde, eşyaları yerleştirirken düşündü. Saniyeler içinde kendini uykuya teslim etti. Vakit çok geçtiğinden uykuya dalması uzun sürmemişti.

"Akgün! Ben sana tabakları böyle koymak yok demedim mi? Babamın aldığı tabaklar kırılmış." Yağmur üzüntüyle kırılan tabakları dikkatle koliden çıkartıyordu. Elini kesmemek için sağlam yerinden tutup tezgaha bıraktı. Saçı, başı öyle dağınıktı ki aynada kendine baksa saatlerce gülebilirdi. Dudakları büzerek alttaki diğer tabakların kırılmamış olmasını umuyordu. İçeriden paldır küldür giren Akgün telaşla onun yamacına sokuldu. Ellerini, belinden geçirip başını da omzuna bıraktı. Arkadan sımsıkı sarılışı Yağmur'un tikini miniğinden bir oynatsa da sessiz kalmıştı. "N'olmuş birtanem?" Öyle naif, güzelce konuşuyordu ki içini pamuk gibi sarmalıyordu söyledikleri. Kalbi her gün delicesine atıyordu. Onunla böyle güzelce vakit geçirmek öyle mutlu ediyordu ki içi içine sığmıyordu.

SON YAZ | 26 ve devamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin