Mutluluk, şu anı tanımlayacak tek kelime bu olmalıydı.
"İnanamıyorum hepinize, bugün herkes aşırı gergindi. Hele siz ikiniz," demişti annesiyle babasını gösterip devam etti. "Kavga etmeniz beni bitirdi. Tüm gün aklımdaydı. Unuttum doğum günümü bile." Babasıyla geçirdiği ilk doğum günüydü bu. Tüm gün öyle canı sıkkındı ki Akgün bile tuhaftı. Olan bitenler yüzünden onların sürpriz yapacağını bile düşünememişti. Selim kızına sıkıca sarılıp saçını öpmeye başlamıştı. "Ya Yağmurcum, bu işler böyle. Hadi pastanı üfle," demişti gülümseyerek kızına bakarken. Masanın etrafında Naz, teyzesi, kardeşi Altay, anne ve babası vardı. Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Huzurluydu, sevdikleri yanındaydı. İçinden herkesin mutlu olmasını diler dilemez mumları üfledi. Ardından pastalar kesildi, hediyeler verildi. Unutmayacağı bir gündü bugün.
Ama babasından aldığı ilk hediyenin yeri bambaşkaydı. Canan, Selim'e Yağmur'un papatyaları çok sevdiğini söylediğinden papatyalı güzel bir defter almıştı. Kapaklı ve spiralli değildi. Her şey yazabilirdi. Siyah kapağın üstüne beyaz bir tane papatya vardı. Ve içinde de bir mektup vardı. Hediyelerini odasına götürmek için girdiğinde okumuştu. Aslında onca yıl babalarının onlara düşündüğünden bin kat daha değer verdiğini, annesi ile olan birkaç konuşmasını ve diğer şeyleri yazıp iyi ki kızı olduğunu söylemişti. Renkli kazağını askısına asıp gülümseyerek geceyi düşünüyordu. Babasının sürpriz yapayım derken ayağını incitmesi, annesinin yanlışlıkla babasının hediyesini vermesi, Altay'ın hediyeyi bir anlığına kaybetti sanıp ortalığı karıştırması onu gülmekten adeta öldürmüştü. Güzel bir gün geçirmişti.
Ama Akgün yoktu. Canan ile Altay eve iki defa gitmelerine rağmen evde olmadığını söylemişlerdi. Nerde olacağını merak ediyordu? Hem de doğum gününde yanında olacağını sanıyordu. Kapının açılıp ona sarılıp doğum gününü kutlamasını beklemişti tüm gece. Aşağı kattan teyzesinin ona seslenip gittiklerini söylemesiyle merdivenin ucundan ona görüşürüz der demez odasına girmişti. Canan ise Selim'in burada kalacağını söylerken Selim inatla diğer evde kalmak istemesiyle onu zorla odaya götürmüştü. Altay ise odasına geçmişti. Hediye paketlerini katlayıp rafındaki kutunun içine atıp kendini yatağa bıraktı. Aradan birkaç dakika geçer geçmez Canan odanın kapısını tıklatıp kapıyı araladı. "Naz gitmeden bir şeyler söyledi Yağmurcum. Yarım saate gelecekmiş. Yeni yaşın için bi' gezelim dedi." Odanın toparlandığını fark edip sözüne devam etti.
"Odayı da toplamışsın. Baban bugün burada. Altay da yarın okula gidecek zaten. Anahtarını da al. Tamam mı? Geldiğinde uyumuş oluruz. " der demez Yağmur oturduğu yerden doğrulup başını evet anlamında sallar sallamaz annesi odadan çıkmıştı. Tekrardan başını yastığa bıraktı ve telefonunu eline aldı. Naz birkaç dakika içinde ona mesaj atmıştı. Mesajında bir konum vardı. Daha önce burayı duymuştu ama gitmemişti. Merakla dudağını ısırdı. Anlaşılan arkadaşları ile de bir doğum günü kutlaması olacaktı. Hızla kalkıp hazırlandı. Hava soğuk olduğundan siyah pantolon, üzerine tişört ve toz pembe deri ceketini giyip saçını da dağıtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YAZ | 26 ve devamı
किशोर उपन्यासyıldız tozu dökülmüş öpmeye doyamadığım saçlarına her nefesin benim adımı sayıklıyor söylesene sevdiğim unutuldu mu bu adam