Göğsümdeki fırtınayı bilen yoktur dünyada.
Gün ağarır, ben giderim, dostum değil uykular
Savcı'nın onunla ilgilenmesi çok iyi hissettirmişti. Baba sevgisini hissetmek, yeniden o sıcaklığı alabilmek paha biçilmezdi. Sanki bunca yıl yaşadıklarının karşılığıydı bu. Bugün ikinci gecesiydi hastanede. Savcı da bir delilik yapmasın diye yine gelip yoklamıştı Akgün'ü. Ona yemek de almış hızla gitmişti. Büyük ihtimalle eve yetişecekti. Naz'dan duyduğuna göre Altay ile Yağmur büyük bir şey hazırlamışlardı. Sıkıntıyla dudağını ısırırken daha ne kadar burada duracağını düşünmeye başladı.
Artık daha durmak istemiyordu. Hem de galericinin oğlunun öldürülmesi ile başının belada olduğunun da farkındaydı. Yaslandığı yerden doğrulup sağında kalan camdan dışarıya bakındı. Burda her durduğu an sanki nefes alamıyordu. Doktor bir sabah bir de öğleden sonra geldiği gibi sorduğu şey ne zaman çıkacağıydı. Doktor ve Soner bir işler karıştırıyordu. Şimdi çıkmış olması gerekiyordu. Kapının tıklanmasıyla görüş açısına giren hemşireye kocaman gülümsedi. Şu anlık sakince dururken bile içi kıpır kıpırdı.
Elinde tuttuğu ilacı hızla uzanıp aldı ve dediklerini olumlu anlamda sallayıp hızla suyunu da içti. Hemşire ise geçmiş olsun der demez odadan çıkması ile ağrıyan başına ellerini yerleştirip derin derin nefes almaya başladı. Hastaneleri hiç sevmiyordu. Annesi, canı, biriciği hep ondan uzaktaydı. Evlerine gelen arabaya annesinden babasının zoruyla uzak durup uzaktan izlerdi. Annesini onu daha da uzak tutan her şeyden nefret ediyordu. Gün içinde eğer babası evde yoksa her fırsatta onu aramak istediğini söylerlerdi başında duran adamlara. Ancak hepsi de babasının dediğini yapmak zorunda olduğundan her dediğini kulak tıkamışlardı.
Akgün eski anlarını hatırlar hatırlamaz zorlukla yutkundu ve annesini düşündü. Güzel mi güzel saçları, kokusu ve sesini düşündü gözlerini kapatıp. Onu görmeyi çok istiyordu. Rüyasında da olsun görmek istiyordu. Abisini de istiyordu. Yine ona sarılsın yine o gülümsemesini görmek istedi ancak ikisi de yoktu. Babasını da aramamıştı. Soner ona haber vermişti iyi olduğuna dair.
Onunla bir süre ne görüşmek ne de sesini duymak istiyordu. Ona gerçekten sinirliydi. Öyle ki dün gece kendini zorlamıştı. Soner ve Eray'dan yardım almadan yürümeye çalışmış ve dikişlerine zarar vermişti. Biraz da bu yüzden bir gece daha kalmasını istemişti doktor. Ancak bir süre sonra ilacın da etkisi ile kendini uykuya teslim etmişti. Saatler sonra artık sabah olmuştu ve Yağmur güneşin altında bankta kahvesini yudumluyordu. Dün gece kendi aralarında kutlama tarzı bir şey yapmışlardı. Ardından odasına geçtiğinde yine o anılara gidiyordu kalbi. Tam gün biterken, beliriyordu bir anda. Sonrasında kolyesine ve babasının verdiği deftere bakıp ağlamıştı. Duygusal olarak çöktüğünü biliyordu. Neler olup bitiyordu kendisi bile ayırt edemiyordu, yetişemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YAZ | 26 ve devamı
Teen Fictionyıldız tozu dökülmüş öpmeye doyamadığım saçlarına her nefesin benim adımı sayıklıyor söylesene sevdiğim unutuldu mu bu adam