32. BÖLÜM | KATİL & MAKTÜL

783 33 15
                                    


Çek hançerini.

Son kez öp ve öldür beni.

Akgün sıkıntıyla başını kaşırken Altay önündeki kekten bir ısırık alıp geri bırakmıştı. Teyzesinin de eve gitmesiyle hem Akgün'ü hem de yeni mekanı görmek için gelmişti. "Akgün abi, annenin katilini merak etmedin mi? Nasıl onca yıl sakin kalabildin?" Üzüntüyle ona baktı. Ek olarak ablasının üniversiteye gitmesinden dolayı ilk fırsatta Akgün'ün yanına gelmişti. Onunla sohbet etmeyi çok özlemişti. Eski günleri hatırlıyordu.

Akgün ile eskilerden konuşup sonunda konu annelerine gelmişti. Akgün onun acısını çok iyi biliyordu. "Ettim. Hala da ediyorum. Mesela ben annemle sizin Canan Hanımla geçirdiğiniz gibi vakitler geçiremedim." Acıyla söylemişti. Annesiyle geçirdiği anlar aklına geldi yavaşça.

"Hep kısa süreli oldu. Sadece beraber piknik yaptığımız zaman aklımdan gitmiyor. Babam genelde evde olduğunda odama gönderip dururdu. Ya da annemi hastaneye gönderirdi araçla. Onunla vedalaşmama bile izin vermezdi." Gözleri dolmuştu. Onun sesini duymayı çok özlemişti.

Onu görmeyi, yeniden sarılmayı...her şeyden çok istiyordu.

"Bu özlemle nasıl büyüdün? İçinde hiç mi yoktu bir intikam?" Altay kendini düşündü. Annesiyle geçmişti her günü. Onu gibi kısa sürmüyordu hiçbir günü.

"Annen ve benim annem de benzer şekilde öldü. Öldürüldü. Evet, dediğin gibi intikam hep vardı. Hala da var ama bıraktım. Nasıl desem Altay bilemiyorum. Öyle bir nefret ve kin var ki içimde sanki tüm dünyayı yakacak gibi. Ama bir yanım da annemi hatırlatıp duruyor. Annen eğer burda olsa hayata intikamla devam etmemi istemezdi diyor. Sonra aklıma geliyor meleğim, bana bıraktığı mektupta bile buna benzer şeyler yazmış. Sadece hayatımı güzelce yaşamamı istiyor." Mektubu okuduğu an sanki dün gibiydi. 

Kalbinin acısını bi türlü geçiremiyordu. "Ve Canan hanım, eğer bu dediklerini duysa ve de o silahı almaya çalıştığını görse çok üzülürdü Altay. Senden hayatını yaşamanı isterdi bence." Umutla ona baktı. Gözlerindeki o bakış hiç yabancı değildi. Boğazına bir düğüm oturmuştu.

"Bende böyle dedim durdum ama dayanamadım. Annemizi elimizden alan kimse yok olsun istedim." Elini uzatıp onun saçlarına yerleştirdi. "Gerçekler eninde sonunda çıkar Altay. Savcım katilini bulmadan yaşayamaz."

"Babam...o üç yıl ne yaptığını bile bilmiyoruz. Onsuz geçirdiğim her gece ağladım. Babam ama var aslında yok. Nereye koyacağımı bilemiyorum. Onu yeniden sarıp sarmaladık ama kalbimdeki acı geçmiyor." Babasının gelmesi onu mutlu etse dahi o üç yıl asla geçmiyordu.

"Onu da zamana bırakmak gerekir Altay. Ben babamdan öyle nefret ediiyordum ki mezar taşına ismini yazdırmıycam, cenazene gelmem diyordum. Ancak onun ölüm haberi ile cenazede toprağı atarken öyle olmadı. Annem kadar değerli olduğunu anladım. Sanki ciğerim yanıyordu. Baba sevgisi göremeden onu da kaybetmiştim. Aile sıcaklığını tadamadan, ona son bir kez sarılamadan gitmişti bu dünyadan." 

"Teşekkür ederim Akgün abi. Seninle konuşmak öyle iyi geldi ki. Hem dediğin çukur vardı ya. Her gece ağladıktan sonra bahçedeki yerime gidip içimi döküyorum ama asla yetmiyordu." İçini saran mutluluk bambaşkaydı. 

Akgün onun için babası gibiydi. Abisi ama onu anlayacak tek kişiydi.

"Teşekkür etmene gerek yok Altay. Ne zaman konuşmak istersen burdayım. Yeter ki sizinkiler burda olduğunu bilmesin." Yağmur ve Emel'in mekanı basma ihtimalini düşündü. Gerçekten kaos olurdu. Altay ise duyduklarına gülüp Akgün'e baktı.

SON YAZ | 26 ve devamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin