~ 2-Akıl Hastanesi ~

343 42 7
                                    

Sabah saatleriydi. Güneşin güzelliğine bakıyordu Yoongi. Her saniye aklında tek Hoseok vardı. Onu düşünüp yüzünü güldürmeye çalışıyordu.

Babası çok yorgundu çünkü hastalığı gittikçe ilerlemişti çok kötü hale geldiğini farkettiğinde Yoongi'yi akıl hastanesine tedavi altına aldırmaya karar vermişti.

Yoongi bu dünya için en iyi babaya sahipti. Dinine göre yaşamış, saygılı dürüst ve yaşına göre olgun da davranışı vardı.

Joseph karısını öldürdükten sonra asla yakalanmadı. Zaten karısının bir ailesi yoktu ve isterse yerin dibine gömsün kimse onu aramaya gelmeyecekti. Rahatça yerine oturdu ve oğlu Yoongi için gözyaşları içinde son nefesini verirken içindekilerini yazmaya başladı;

Oğlum...
O kadar acıya katlandın, çok fazla kez intihar etmeye çalıştın biliyorum bu senin için çok zordu. Anneni öldürmek zorunda kaldım. Sana çok kötü şeyler yaptı sende biliyorsun. Sen benim ilk göz ağrımsın. Bu yüzden sana şunu söylemeden gitmeyeceğim. Oğlum ben öldükten sonra ünlü hekimlerin olduğu bir akıl hastanesine sevk edileceksin. Sadece seni düşünüyorum yanlış anlama. Gözyaşları içinde bu mektubu yazıyorum çünkü ölüm bir nefes kadar yakın bana şuan da...

Seni seviyorum oğlum kendine dikkat et lütfen...

Babası son satırı yazdıktan sonra Yoongi'nin masasının üzerine koydu. Babası gözlerinden dökülen yaşlara hakim olamıyordu. Gözyaşlarını sakince sildi ve oğlunun alnına öpücük kondurup ona sakince sarıldı. Hiçbir şeyi kendine yediremiyordu. Saatlerce ağladı. Sonunda son nefesini bir şekilde vericekti. Kendini toparladı, derim bir nefes aldı ve gözyaşlarını silerek Yoongi'nin odasından ayrılıp kendi odasına geçti.

Sabah saatleri...

Yoongi odasından ayrılıp babasının yanına gitmişti ama etrafta onu bulamıyordu. Sonra odasına tekrar döndü ve masanın üstünde bir mektup bulmuştu. Okumaya başladı. Her satırında gözyaşlarına hakim olamadı. Ağladı ve daha çok ağladı. Yaşadıklarını bir türlü hazmedemiyordu. Babası onu bırakıp gitmişti. Öfkelendi ve etrafı yıkmaya başladı. Elleri ve kolları titriyordu. Karşısında bir anlık Hoseok'u görmüştü. Gözyaşlarını silip ona sarılmaya çalışmıştı ama farkında değildi. O sadece bir hayalden ibaretti.

Kendini toparladı ve gözyaşlarını silerek masanın başına geçti. Hoseok'u çizmek istiyordu. Sonra kapı çaldı. Yoongi bir hışımla odasından çıkıp kapıyı açtı. Karşısında iki genç hemşire vardı. Hemşire ona gülümseyerek "Min Yoongi siz olmalısınız öyle değil mi?" dedi. Yoongi kısık bir sesle "E-evet o benim" diyebildi. Hemşire nazik bir ses tonuyla "Bay Min Yoongi sizin için Seul Akıl Hastalıkları ve Rehabilitasyon Merkezi'nden geliyoruz. Sağlığınız iyiye gitmiyor." dedi. Yoongi kaşlarını çatarak "Ben gayet iyiyim! Sizene benim sağlığımdan!" diyerek bağırdı. Hemşire titrek bir sesle "Bunu babanız istedi Bay Min" diyebildi. Yoongi'nin gözleri dolmuştu ve daha kısık bir sesle "Babam nerde?!" dedi. Hemşire yanıt vermek istemiyor gibiydi. Yoongi bunun farkına varmıştı. Gözyaşlarına hakim olamadı ağladı ve oracıkta bayılmıştı. Hemşireler onu kaldırarak hastaneye getirmişti.

Akşam 20:50

Yoongi uyanmıştı. Etrafa bakıyordu. Buranın evi olmadığını yeni yeni farkediyordu. Nefesini hızla alıp veriyorken içeriye yaşlı yüzü gülen bir hemşire girmişti. Yoongi'nin saçlarına dokunarak "İyi misin evlat, sana iyi bakıcaz merak etme sen bize emanetsin." dedi nazik bir ses tonuyla. Yoongi'nin gözleri kocaman olmuştu. Sevimli bir duruş ile "Bir doktor var mı?" dedi. Hemşire gülümseyerek "Şuanlık yok Londra'da n buraya gelicek birkaç güne burada olur." dedi. Yoongi gülümsedi, sonra hemşire elinde yemek ile gelerek "Al bakalım evlat, ye bunları. Eğer doymazsan şuradaki zile bas ben senin için gelirim." dedi.

Yoongi camın önüne geldi ve manzarayı izleyerek yemeğini yemeye başladı. Yanakları al al olmuştu, göz altları şişmişti ve doğru düzgün uykusunu alamamıştı. Yemeğini yerken aklına yine Hoseok'u getirmişti. Resim çizmek istiyordu onun resmini çizip duvara asmak istiyordu. Sonra zili çaldı ve hemşireden birkaç kalem ve kağıt istedi. Hemşire odaya hemen girerek elindekileri Yoongi'ye verdi. Resmini çizerken Hoseok'u karşısında hayal ediyordu. Resim dersi iyi olduğu için resmi çizerken çok detaya giriyordu, bu da resmi gerçekçi gösteriyordu. Yoongi Hoseok'un yüzünü bitirdiğinde resmine sarılmıştı. Kokusunu hayal etmeye çalışıyordu. Şuan bir çilek bahçesinde gibiydi. Yanında Hoseok vardı. Gülümsüyordu. Boş hayaller kuruyordu hemşirelere göre ama yaşlı hemşire onun kimi düşündüğünü ve onun neden bu kadar sevimli bir hal takındığını biliyordu.

Sabaha yakın saatlerde hemşire Yoongi'nin odasına kahvaltısını getirdi ve yanına kısa bir de not bıraktı. Yoongi ise gizlice gözleri aralayıp hemşireyi izliyordu. Karnı deli gibi açtı. O yüzden hemen kahvaltı etmeye başladı. Sonra notu açtı ve okumaya başladı

Evlat
Hayallerine kısa zaman içinde kavuşacaksın. Güçlü kal, benimle bizimle kal anlaştık mı?

Yoongi yazıyı okurken yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu. Yemeğini daha da iştahlı yiyordu. Mutluluktan diş etleri çok fazla net gözüküyordu. Kahvaltısı biter bitmez. Cama doğru bakarak resim çizmeye başladı. Sadece Hoseok ve kendisinin olduğu resimler çiziyordu. Aklı sadece ondaydı.

Hemşire odaya gelmişti. Çizdiği resimlere bakıyordu. Gülümseyerek "Bu yakışıklı çocuk da kim?" dedi. Yoongi gözleri parlak bir şekilde "O Hoseok yanındaki de benim." dedi. Hemşire gülümseyerek "Çok güzel çizim yapıyorsun, bence bir resim yarışmasına katılmalısın." dedi. Yoongi şaşkın bir şekilde "Nasıl olacak ki?" dedi. Hemşire nazik bir şekilde "Bu akıl hastaların kendilerini toparlayıp mutlu olmaları için genelde ödüllü etkinlikler düzenlenir. Senin için çizim yarışması etkinliklerinde yer var mı bir sorayım akşama doğru görüşürüz evlat" dedi. Yoongi gülümseyerek el salladı ve resim çizmeye devam etti. Her çizimin kenarına Hoseok ile alakalı birer söz bırakıyordu. İmzası bile vardı. Doktorunu çok merak ediyordu. Acaba iyi biri miydi? gibi sorular ile kafası karışık resimlerine devam ediyordu. Babası ölmüştü ve hemşireler onun hakkında bilgi dahi vermiyordu. Yoongi sorduğunda ise geçiştirip duruyorlardı.

Akşam saatleri...

Hemşire Yoongi'nin yanına gelerek "İki gün sonra doktorunun geldiği gün bir çizim yarışması varmış. Bir resip bana ver yarın akşama kadar oldu mu?" dedi. Yoongi hızlıca çizimine başladı. Hemşire onun saçlarını okşuyordu. Yoongi'nin hoşuna gidiyordu. Kedi gibiydi ve yaşlı hemşire onu oğlu gibi seviyordu. Yoongi uzun zaman süren çiziminin ardından hemşirenin söylediği şarkı ile uyuyakalmıştı.

Resmini neredeyse bitirmişti ama küçük dokunuşlar gerekiyordu. Hemşire yaptığı resimlere bakarken gülümsüyordu. Hepsi çok güzel ve tatlıydı. Yoongi'nin aşık olduğu belli oluyordu. Hatta 4 sayfa yakın Hoseok için kocaman bir şiir dahi yazmıştı. Ama hemşire şiiri okumak yerine resimlere bakmayı tercih etti. Belki de şiirde özel birşey yazıyordu. Resimlerin altındaki tatlı ve sevimli cümleler yazıyordu. Yoongi akıl hastanesine geldiğinden beri değişmişti sanki ama hemşire için hep aynıydı. Yüzü gülümseyerek Yoongi'nin üzerini örtüp anlindan öperek "Niye bu kadar masum ve tatlısın evlat? Sen küçük bir meleksin." diyerek ona nazikçe de sarıldı. Yoongi gizlice gözlerini aralayıp onu izliyordu. Yüzünü gülmüştü. Hemşire onun uyandığını farkettiğinde "Benim yüzümden uyandın evlat. Sen çok tatlısın biliyor musun?" dedi anlindan tekrar öpmüştü. Yoongi ise yorgundu ve gözlerini tekrar kapatarak doktorun gelmesini bekleyerek de sabırsızlıkla uyudu.

Birkaç gündür bölüm atmıyorum telafi olması açısından bölümü uzun yazdım. Sınavlarım geç başladığı için performans ödevleri yüzünden fazla aktif değilim... <3

Ghost |•SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin