Bölüm 3: Değişmek

216 15 5
                                    

4 Yıl Önce

Normal bir sabaha uyanmıştım. Babam çoktan işe gitmiş, annemse yatağına sindikçe siniyordu. Yüzümü yıkadıktan sonra bir şeyler atıştırmak için mutfağa girmiştim. Etrafı diyet ürünleri ve sebzelerin sardığını fark edince bir an içim titredi. Sebzeden nefret ederim ve mutfakta bulduğum hiçbir şey benim yiyebileceğim tarzda durmuyor. Umutsuzca omuzlarımı düşürdüm ve odama dönüp okul için hazırlandım. Evden çıkarken karnımın guruldamak üzere olduğunu hissettim ama görmezden geldim, okula geç kalıyordum. Sabah sabah o müdür yardımcısıyla uğraşmak gerçekten istemiyorum.

Koşmasam da bir şekilde binmem gereken metroya rahatlıkla yetişmiştim. Metronun içine girip metro kapısına en yakın yerde durdum. Çünkü her ne kadar şuan metro oldukça boş gözükse de, ilerleyen duraklarda tamamen dolacak ve inilmesi imkansız bir hal alacaktı. İnsan kalabalığından kurtulmanın tek yolu kapıya yakın beklemekti. Telefonumla müzik dinliyor, bir yandan da etrafa bakınıyordum. O sırada metroya inen merdivenlerden aşağı doğru koşturan tanıdık bir yüz gözüme takıldı, Kim Taehyung. Yüzündeki tuhaf ifadeyle, ona her zaman kullandığım 'uzaylı' sıfatını ne kadar hak ettiğini kanıtlıyordu. Ancak malesef metro kalkmak üzereydi ve onun yetişme olasılığı pek yoktu. Göz göze geldiğimizde, gözlerimle ona pes etmesi gerektiğini, nasıl olsa yetişemeyeceğini anlatmaya çalıştım fakat o bunu yaptığımda daha da kararlı bir ifade takınmış ve çoktan ses hızına yaklaşmış adımlarını biraz daha hızlandırmıştı. Metronun kapılarının kapanacağını belirten Biip sesleri duyulmaya başladığında bile durmamıştı. Salak, böyle giderse kapıya sıkışacak! Metronun kapısında çok küçük bir aralık kalmışken ayağını metroya atmıştı. Ben de onun kapıya sıkışma olasılığının telaşıyla kolundan tutmuş ve onu içeri çekmiştim. Taehyung metroya girmeyi başarmıştı fakat üstüme düşmüştü ve ikimiz de kendimizi yerde bulmuştuk. Yapıştığım metro zemininden biraz doğrulup benimle aynı durumda olan ama benim sinirimin aksine, mutlu gözüken Taehyung'a döndüm. "Yah!" diye çemkirirken koluna vurdum. "Delirdin mi? Ölmek mi istiyorsun? Az önce yaptığın resmen intihardı!" Birkaç saniye sadece susup tuhaf tuhaf suratıma baktıktan sonra bir anda kahkahalara boğulmuştu. Sinirle bir kez daha koluna vurdum. "Ya, Kim Taehyung! Sessiz olsana! Ne gülüyorsun?" Gülüşünü biraz hafifletirken ayağa kakmış ve ardından benim kalkmam için elini uzatmıştı. Onun elinden destek alarak ayağa kalkıp üstümü düzelttim. Bir kez daha sinirli bakışlarımı ondan yana çevirdim. "Neden istediğim şey için elimden gelenin en iyisini yapmak varken, öylece vazgeçeyim ki?" dedi emin bir tonda. Bu sözünün üstüne yüz ifadem biraz yumuşamıştı, halbuki hala sinirliydim. "Tamam ama orada ölebilirdin. Ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısın?" diye cevap verdim. "Ah, evet. O konuda teşekkür ederim ufaklık. Sanırım hayatımı kurtardın." dedikten sonra hafifçe saçımı karıştırdı. Az önce söyledikleri beynimde bir kez daha yankılanmıştı. Neden istediğim şey için elimden gelenin en iyisini yapmak varken, öylece vazgeçeyim ki? Bir düşündüm de, o gerçekten böyle biriydi. Onun sınıfı kursun en iyi sınıfı olduğundan dolayı onların pratikleri bizlerden çok daha uzun sürerdi. Buna rağmen sınıf saatlerinin dışında bile çalışırdı. Hiç anlam veremezdim buna, zaten çok iyiydi, bu eziyeti kendisine neden yapıyordu? O kadar yorulduktan sonra bile o sınıftan gülümseyerek çıkmayı nasıl başarıyordu? Sahi ben daha önce kendimi hiç bu kadar kaptırmış mıydım? Bir şeye bu kadar değer vermiş miydim, bu kadar çaba sarf etmiş miydim? Onun sadece bir metroya yetişebilmek için gösterdiği çabayı ben hayatımda hiçbir şey için göstermemiştim. Pişmanlıklar bundan doğuyordu işte. Göz ucuyla Taehyung'a baktım. Yüzünde her zaman salak ve sahte bulduğum o gülümsemesi vardı. Bu sefer tam tersi o kadar gerçek gelmişti ki. Hiçbir zaman o sıkıcı ve basit insanlardan biri olduğunu düşünmemiştim ama bu uzaylı kimliğinin altında daha derin ve ilginç bir şeylerin yatabileceği ilk kez aklıma geliyordu. O sırada birilerinin ittirmesiyle kendimi metronun en dibinde buldum. Sırtımı metronun metal duvarına çarpmanın verdiği acıyla kapadığım gözlerimi tekrar araladığımda metronun her sabah olduğu gibi tıka basa dolduğunu ve benim de çıkış kapısını göremeyecek kadar dipte olduğumu fark ettim. Dahası, Taehyung'la birbirimize yapışmıştık. Bir an göz göze geldiğimizde, bulunduğumuz pozisyondan dolayı, kendimi utanmaktan alıkoyamamıştım. Keşke bu kadar fazla yer kaplamıyor olsaydım! Taehyung ise sakin bir şekilde iki elini benim yapıştığım metro duvarına koydu ve oradan güç alarak arkasından onu ittiren insanları ittirdi. Bu sayede aramızda en azından birkaç santimlik ara açılmıştı. Rahatlamayla nefes verdim. Taehyung da bana bakıp gülümsemişti. "İşte metroda kendine böyle yer açarsın!" dedi ve tüyo vermiş gibi göz kırptı. İstemsizce gülümsedim. "Gülümsedim"?.. Taehyung da en az benim kadar şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. "Sen... Az önce gülümsedin mi?" Ups, yanaklarım hafif kızardı sanki. Sinirle kafamı diğer tarafa çevirdim. Bu sefer Taehyung gülmeye başlamıştı. Kafamı ona çevirmeden kaşlarımı çattım. "Gülme!" Yine de gülmesi durmamıştı. Saçımı bir kez daha karıştırmaya yeltendiğinde elini ittim. "Tamam kızma." dedi yüzüne pis bir sırıtış ekleyip. "Bence daha fazla gülümsemelisin. Sana çok yakışıyor." Kızaran yanaklarımı hissettiğimde kaşlarımı biraz daha çattım. Bir anda karnımdan büyük bir guruldama duyuldu. Utançla Taehyung'a baktım. Dikkatsizce etrafa bakınıyor olduğunu gördüğümde rahatladım. Duymamış... O sırada metrodan varacağımız durağı söyleyen kadının sesi duyuldu. Fakat söylediği şey çok tuhaftı, bizim okulun durağından iki sonraki durağın adını duyar gibi olmuştum. Zar zor zıplayıp hangi durakta olduğumuzu yazan büyük ekrana baktım. Tanrım, doğru duymuşum! Okulun durağını çoktan geçmişiz. Metronun kapısının açıldığını görünce önümdeki kalabalığı sağa sola doğru iterek ikiye ayırmaya çalışıyordum. Yavaş da olsa ilerlemiştim ki arkadan Taehyung kolumu tutup bana soru soran gözlerle baktı. "Nereye?" dediğini duyduğumda yüzümde tam bir facepalm oluşmuştu. "Ne demek nereye?" diye bağırdım. "Okulun durağını çoktan geçmişiz ve eğer hızlı davranmazsak bir durak daha atlayacağız!" dememle yine kapının kapanacağını belli eden o Biip sesi duyuldu. Harika, bir durak daha beklemek zorundayız! Ben tam bulunduğum yerde tutanacak bir yer arıyordum ki arkamdan birinin ittirmesiyle kendimi metronun dışında ve bir kez daha yere yapışmış bir halde bulmuştum. Bu sefer Taehyung da tam üstüme düşmüştü ve sanırım kafamı çarpmıştım. Sinirle Taehyung'u üstümden ittim.

My ClarityHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin