Yeni bölümle tekrardan merhaba canlarımm. 🤍🤍
Keyifli okumalar dilerim.🌺
......................................................................
O bana ben ona düz bir ifade ile bakmaya devam ederken, aramızdaki bakışmayı sonlandıran şey Hades'in konuşması oldu.
"Sen kabullenmediğin zaman gerçek değişmiyor Zeus, anla artık şunu ve bu yaptıklarına bir son ver."
Onun neyden bahsettiğini anlamak için gözlerimi Ateş'ten alarak Zeus'a çevirdim.
Konu neydi tam olarak?
Ve biz buraya nereden gelmiştik?Zeus, iğrenç bir şey görmüş gibi memnuniyetsiz bir tavırla yüzünü buruşturdu ve kibirli bir ifade ile bu memnuniyetsizliği kısa bir sürede yok etti.
"Tabiki de gelip benden tüm yaptıkları için af dilemeyene kadar geçmeyecek. Ha o da belki ama, bir ihtimal yani ümitlenme sen yine de." Dediğinde hala konunun ne olduğunu anlamamış olmamdan kaynaklı olarak kaşlarım çatık bir halde onları dinliyordum.
Hades, başını alay edercesine iki yana sallayarak karşılık verdi.
"Cidden buna inanıyor musun? Benim oğlum ve gelip senden af dilemek ha, komik olma Zeus. Sana boyun eğecek son insan bile olamayacak kadar ketum olduğunu biliyorsun." Dediğinde Zeus'tan yanıt gecikmemişti.
"O da onun terbiyesizliği işte.
Şeytani huylarını senden almış diyeceğim ama seni de aşıyor bu.
Hala bir yanlışlık olduğu konusunda hemfikirim. O iblis senden bile olamayacak kadar dengesiz."Konuyu biraz biraz anlamıştım.
Hades'in bir oğlu daha vardı ve Zeus ondan varlığını bile yok sayacak kadar hoşlanmıyordu."Madem bir iblis olduğunu düşünüyorsun, o zaman burada yokken arkasından konuşmayı kes. Şeytani huyları ile birlikte gün yüzüne çıkmasını istemezsin öyle değil mi?"
Hades'in söylediklerinden sonra Zeus, bu konunun daha fazla uzamasını istemiyor olacak ki bize döndü.
"Pekala, asıl konumuza dönelim.
Siz nereden tanışıyorsunuz?"Gözlerimi ruh hastası Ateşten alarak ona çevirdim.
"Ormandan." Diyerek sessizliği böldüm.
Hades bunun üzerine düz bir ifade ile bana bakmayı sürdürürken, kaşları çatılmış olan Zeus dahil oldu konuya.
"Demek ormandan.
Nasıl bir tanışmaymış bu peki?"Ateş hala dümdüz bir şekilde karşıya bakarken konuşmayacağını anlayınca ben konuştum.
"Kendisi tesadüfe bakın ki çok centilmen biri. Bana bitkiler alemi dersi için bir türlü bulamadığım bitkiyi bulmamda yardımcı oldu." Dediğimde duvar gibi olan surat ifadesi değişirken tek kaşını yukarı doğru kaldırdı. Ama bu da çok kısa sürmüştü çünkü yüzü tekrar ifadesizliğe büründü.
Ona meydan okuyan bakışlarımı kesen şey ise duyduğum kahkaha sesiydi.
"Aynı kişiden mi bahsediyoruz?
Hani şu burnu kafdağından inmeyen Ateşten?" Diyen kişi Hera'nın ta kendisiydi.Kaşlarım yukarı kalkarken, dudağım hafifçe yukarı doğru kıvrıldı.
"Adamına göre muamele işte, ne yaparsın." Dediğimde o bozulurken ben sırıtıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİMPOS'UN KAYIP TANRIÇASI
FantasyKimsesiz bir kız olarak yeterince zor olan bu hayata tutunmaya çalışırken, kendimi bir anda Olimpos'un Tanrıçası olarak bulmayı kesinlikle beklemiyordum. Daha doğrusu eksik söyledim pardon, Olimpos'un henüz kimin çocuğu olduğu bilinmeyen kayıp Tanrı...