Kolumdan birinin çekiştirmesiyle arkama döndüm. Evet, sonunda istediğime ulaşmış, ağabeyimin ilgisini çekebilmiştim. Kolumu kırarcasına çekerken onu takip etmek zorunda kaldım. İsyan çığlıkları duyuyordum. Ağabeyimin daha önce geleceğini tahmin ediyordum. Ama gelmek zorunda olduğu için gelmişti. Bu canımı yakıyordu. Beni önemsememesi, umursamaması, mutluluklarını veya hüzünlerini benle paylaşmaması onla paylaşamamam canımı fazlasıyla yakıyordu. Ancak sonuna kadar savaşmaya kararlıydım. Onun için varlığımı ispatlayana kadar savaşacaktım. Ne kadar sürerdi, sürecekti umurumda değildi. Elimden geldiğince savaşacaktım. Bugün de yine salakça bir şey yapmış, ancak bu sefer ilgisini çekmeyi başarmıştım. Yıllar sonra ona bu kadar yakın olmak harikaydı. Sahi kaç yıl olmuştu? Ne kadar az değişmişti oysa ki. Yüz hatlarının yumuşaklığı aynı kalmış, ancak bir kaç sert çizgi eklenmişti aralarına. Kaslarıysa, kesinlikle fazlasıyla artmıştı. O cılız bir çocuktu hep. Kavga etmeyi sevmeyen ancak kavga etmekten kaçınmayan, genellikle kendisi için değil de çevresindeki masum insanlara zarar verenleri gördüğü için kavga ederdi. Ama hep çok korumacı davranmıştı bana. Hangi ağabey kardeşini sevmezdi ki? Biliyordum benim için de canını vermeye razıydı. Niye uzak duruyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum.
İki üç kat aşağı indikten sonra büyük - sanırım demir olan- bir kapının önüne gelmiştik. Kapıyı zorlanmadan açtı. Kendim olsam o kapıyı açmak için ne kadar uğraşacağımı, gireceğim halleri düşündüm ve gülmeme engel olamadım. Zaten sarhoştum. Ancak bu kadar büyük bir kahkaha alabileceğimi düşünmemiştim. Abim kolumu yavaşça bıraktı ve kolumda sıktığı yerlere baktı. Kıpkırmızıydı. Moraracaklarına emindim. Beş parmağının da izi çıkmıştı. Başını iki yana hızlıca salladı ve öfke dolu gözlerini bana çevirdi. Bu kadar sinirlenmesi beni mutlu etmişti. Bu beni önemsediği anlamına gelmez miydi? Beni sertçe arkamdaki duvara doğru itti. "Niyetin ne senin?" diye bağırdı var gücüyle. İnsanlar genelde sakinleşmek için çabalamazlar mıydı? Onun ise tek yaptığı kendini daha korkutucu göstermekti. O sinirlendiğinde bağırmazdı ki? Bilekliğiyle oynardı. Ve o bileklik hala bileğindeydi. Beni kolay kolay korkutamazdı. O benim abimdi. Ondan ne kadar korkabilirdim ki.
"Niye herkesin önünde bir sürtük gibi dans ettin? ". Gerçekten o kadar abartmış mıydım? Olabilirdi. Düzgünce bir şey hatırlamıyordum ki. Ama hala mutluydum. Abim beni önemsiyordu. Sarhoş olmamın ise kesinlikle bunda payı vardı." Bir cevap ver. Benim mekanıma geliyorsun ve hem mekanımı hem de adımı karalıyorsun. Bana güven eğer benim soyadımdan olmasan bir an bile yaşamazdın. Ama bu kadar kolay kapanmayacak bu. Sana iyi bir ceza vereceğim mutlaka. Bir daha mekanıma da bana da yaklaşma. "dedi resmen anırarak. Niye bana bu kadar öfkeliydi, ne yapmıştım ben ona. Annem ile babamın ölümü benim suçumdu sanki. Kendime hakim olamayarak" Sana da bu mekana da tekrar, tekrar ve tekrar geleceğim. Neden benim yüzüme bakmadığını öğrenene kadar da asla ve asla pes etmeyeceğim. Sanki her şey benim suçummuş gibi davranma artık. Bu seni de beni de yıpratıyor. Görebiliyorum, gözlerin artık parlamıyor. Değiştin ama hala bana deli gibi değer veriyorsun. Ben senin kardeşinim zaten. Nasıl vermezsin ki? Abi seni çok seviyorum. Bu dünyadaki her şeyden kendimden dahi çok. Lütfen abi ben sana ne yaptım? Lütfen "diye bağırdım sesimin yettiğince.
Görebiliyordum, çektiği acıyı gözlerinde her zerresine kadar görebiliyordum. Buydu beni çıldırtan. Bana değil de kendisine acı çektirmesi. Konuşmasını bekledim, bu salakça şeyi bitirecek birkaç söz söylemesini. Ama yapmadı. Onun yerine diğer kolumdan tutup - bu sefer daha yumuşak bir şekilde- yukarıya çıkarttı. Zemin kata geldiğimizde bize doğru yürüyen, abimin havalı arkadaş grubundan olduğunu bildiğim ancak adını hatırlayamadığım çocuğun üzerine doğru attı beni. İşte bu beni kırmıştı. Böyle önüne gelen insanın üstüne fırlatabilecek kadar mı değersizdim gözünde. Abimdi o benim. Abim. Dünyada gerçekten tek değer verdiğim kişi. Çocuk abimin aksine nazikçe tuttu benim. Eğer normalde olsa bu nazik davranışa teşekkür etmeden geçmezdim . Ama şu anda tek umursadığım şey abimin bana yaptığıydı. Beni nazikçe tutan ama adını hatırlamadığım çocuğun elinden onun aksine sertçe kurtuldum. Hiçbir şey yapmadan yerimde durmaya devam ettim. Abim "Evine bırak şunu Aras." dedi. Adının Aras olduğunu öğrendiğim çocuk gözlerimin içine bakarak başıyla onayladı abimi. Abim uzaklaşmaya başladığında benim de gözlerim dolmaya başlamıştı. Ona hakettiğinden fazla mı değer veriyordum. Arkasını dönüp bana bakmasını bekledim. Ama bakmadı. Bakmayacağını bilmeme rağmen her zaman içimde olan lanet bir umut kırıntısı vardı. İşte o umut kırıntısı için vazgeçmemeye kararlıydım. Tek o umut kırıntısı kalmamış mıydı beni hayata bağlayan. Ben pes etmeyecektim ve abim bir gün inadını kırıp bana neden böyle davrandığını açıklayacaktı. Ondan sonra ise masalımız mutlu sonla bitecekti. Abime olan sevgim kadar kuvvetliydi buna olan inancım. Bütün masallar mutlu sonla biterdi. Benim masalımın prensi her zaman abim olmuştu. Hiçbir zaman beyaz atlı prens hayalleri kuran bir kız olmamıştım. Benim beyaz atlı prensim daima abimdi. Aras denilen çocuğun bana baktığını anlayabiliyordum. "Hadi arabam şurada." dedi. Alayla gözlerine baktım. Onunsa baktığı tek şey farkında olmadan akan gözyaşlarımdı. "Seninle bir yere gitmeyeceğim. Arabam ve ayaklarım var kendim gidebilirim." dedim. Aslında bu şekilde araba kullanabileceğimi düşünmüyordum. İyi birine benziyordu ve onunla dertleşebileceğimi bile düşünüyordum. Genelde insanlar hakkında görüşlerim onları ilk gördüğümde oluşurdu ve ne yaşanırsa yaşansın sonunda yine haklı çıkardım. "Gidebileceğini biliyorum. Ama abin götür dedi farkındaysan. Onla tartışmak benim zararıma olur. Bunun için onunla tartışmak istemiyorum. Seni bırakayım evine sonra ne halin varsa gör." dedi sesinin harika tınısını ve tüm sakinliğini kullanarak. Beni fazlasıyla ikna edebilmişti. Ancak önemli olan beni ikna etmesi değil de inadımı kırabilmesiydi. O da kolay kolay kırılmazdı. " Kendim gidebilirim." dedim her harfin üstüne basa basa. Bana bakarak alayla güldü bu sefer. "O kadar abine benziyorsun ki! Kardeş olduğunuz en az bu kadar belli olurdu." dedi. Bu söyledikleri hoşuma gitmişti. Hala varlığını hissettirmeden akan gözyaşlarımı sildim. Hafifçe gülümsedim. Ben gülünce Aras daha da gülümsedi sanki mümkünmüş gibi. "Araban nerede?" dedim. Abimi çok iyi tanıyordu ve ona ulaşmam da etkisi olabilirdi. Belki de onun suyuna gitmeliydim. Bu benim işime gelirdi. Evet yeni hedefim belliydi. Aras... Eğer abime ulaşmam için onu kullanmam gerekiyorsa bundan kaçınmayacaktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağabey
Novela JuvenilAşk.. Herkes aşık olmak ister. Herkes aşkın acı getirdiğini bilir. Ama inadına hep aşık oluruz. Ben ise hiç istememiştim. Ne aşık olmak, ne de bana deli gibi aşık olan bir adama sahip olmak. Benim tek istediğim ağabeyimin sevgisiydi.