Ertesi gün ilk uyanan Jisung olmuştu. Yerinde doğrularak Minho'nun güzel yüzünü izledi bir süre. Gözleri tekrar dolarken kendini tutmamıştı. Onun bunları hak etmediğini düşünüyordu. Hayatı da zaten yeterince zor olmuştu. Neden bunları o yaşamak zorundaydı ki?
Kafasını dizlerine gömüp sessizce ağladı bir süre. İyice içini dökmüştü. Sonrasındaysa elini yüzünü yıkadı. Bir süre bomboş durduktan sonra bir daha ağlamayacağına dair kendi kendine söz verdi. Kısıtlı kalan zamanlarını üzülüp ağlayarak boşa harcamamalıydı.
Olanları unutup güzel bir kahvaltı hazırladığında Minho da uyanmıştı. Jisung ona gülümseyerek elindeki çubukları masaya koydu.
"Günaydın."
Minho Jisung'un neşeli çıkan sesine biraz şaşırmıştı ama belli etmedi.
"Günaydın."
Kısık çıkan sesiyle cevap verip banyoya yönelmişti. Elini yüzünü yıkayıp kuruladı. Derin bir nefes alarak bir süre durup düşündü. Artık daha rahat dışarı çıkabilirlerdi. Minho zaten ısırıldığı için endişelenmesi gereken tek bir kişi vardı.
Saçlarını karıştırıp içeriye girerek masaya oturdu. İkili sessizce yemeklerini yerken Jisung kasvetli ortamı dağıtmak için elinden geleni yapıyordu.
"Bugün dışarı çıkalım. Almam gereken bir şeyler var."
Minho kafasını salladı onaylarcasına. Jisung onun da konuşmasını istiyordu ama onu konuşturacak bir şey aklına gelmiyordu. Bu yüzden pes etti. Daha ilk günden zorlamak istemiyordu.
Sessiz geçen yemeklerinden sonra silahlarını alıp dışarıya çıktılar. Minho artık rahattı. Tek yapması gereken önünde yürüyen çocuğu korumaktı.
Hızla markete girdiklerinde Jisung ihtiyacı olan birkaç bir şeyi almıştı. Sonra tekrar yavaş yavaş yürüyerek evlerine geldiler. O sırada birkaç tane zombi öldürmüşlerdi.
"Nasıl tam alnının ortasından vurdum gördün değil mi?"
Jisung neşeyle Minho'ya döndüğünde büyük olan hafif bir tebessüm edip onu onaylamıştı. Dışarıda vaktin nasıl geçtiğini anlamamışlardı bu yüzden eve vardıklarında hava kararmaya başlamıştı bile.
Birlikte yemek hazırlayıp yediler. Yemekten sonra Jisung aldığı sıcak çikolataları yaparak minderde oturan Minho'nun yanına oturdu. Elindeki bardağı ona uzatıp gülümsedi. Minho bir onun gülümsemesine bir de kendine uzattığı bardağa baktı. Elini uzatıp alırken konuşmuştu.
"Bu ne?"
"Sıcak çikolata."
Jisung kendisininkini içerken yanıtladı. Minho bir yudum alıp yüzünü buruşturmuştu.
"Çok tatlı bu."
Bardağı yanına bırakırken söyledi. O sırada Jisung Minho'ya biraz daha yaklaşıp boğazını temizledi.
"Kitap okumayı seviyorsun değil mi?"
"Evet."
"En çok ne tür kitaplar okursun peki?"
"Daha çok bilimsel."
Jisung anladım dercesine kafasıyla onaylamıştı. Tanıştıkları gün ona bunu zaten söylemişti Minho.
Jisung ayağa kalkarak bugün aldığı poşetlerden birine doğru ilerledi. İçinden kalın kapaklı bir kitabı alıp tekrar yerine oturdu. Elindeki kitabı Minho'ya uzattı.
"Ne bu?"
"Kitap. Görünce aklıma sen geldin."
Minho eline aldığı kitabı inceledi bir süre. Konusu ilgisini çekmişti. Jisung'a dönerek tebessüm etti.
"Teşekkür ederim."
Jisung omzunu silkmişti sadece. Kendisi için aldığı kitabı da alarak minderin üstüne uzandı. Minho hala oturduğu yerden ona bakıyordu.
Jisung ayağıyla Minho'yu dürtüp yanını gösterdi.
"Hadi."
"Ne?"
"Yatsana okuyacağız işte."
Minho buna karşılık gözlerini devirmişti ama onu ikiletmedi. Yanına uzanarak açtığı kitabı okumaya başladı.
Yaklaşık bir saat sonra Minho gözlerinin yorulduğunu hissetmişti. Kaldığı yeri işaretleyerek kitabı yanına bıraktı. Gerçekten beğenmişti. Gözlerini ovarak yan tarafına döndüğünde gülümsemesine engel olamadı.
Jisung kitabı yüzüne düşürmüş, öylece de uyuyakalmıştı. Minho dikkatlice kitabı alıp onu da işaretleyerek kendininkinin yanına bıraktı. Jisung ağzı açık bir şekilde uyuduğu için yanakları daha şişkin gözüküyordu. Kenardaki battaniyeyi alarak üstlerine örttü Minho. Sonra da Jisung'u izlerken uyuyakalmıştı.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Aradan bir hafta geçtiğinde günleri hemen hemen aynı geçmişti. Jisung eline geçen her fırsatta Minho'yu birazcık daha iyi hissettirmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı.
Öyle ki işe de yarıyordu. Minho ne kadar olabilirse o kadar iyi hissediyordu. Jisung'a minnettardı. Yalnızca üç haftası kalmasına rağmen durumu aklına bile gelmiyordu.
O gün akşam da yemeklerini yedikten sonra minderlerinde otururlarken Minho bir anda başının döndüğünü hissetmişti. İnanılmaz bir ağrı da cabasıydı. Başını ellerinin arasına alarak sakinleşmeye çalıştı. Jisung ise bir şeylerin ters gittiğini anlamış bir şekilde elini Minho'nun omzuna koyarak okşadı.
"Hey, iyi misin?"
Minho cevap vermemişti. Ten rengi giderek soluyordu. Jisung korkmaya başlamıştı. Minho onu önceden bu konuda uyardığından yavaşça elini çekip oturduğu yerde gerilemeye başladı. Ani hareket yapmamalıydı.
Fakat geç kalmış olacak ki Minho onu bacağından yakalayıp hırlayarak altına almıştı. Jisung'un kalbi korkudan mı bilinmez aşırı hızlı atmaya başladı.
Büyük olanın bilincinin yerinde olmadığını anlamıştı. Minho'nun saçları Jisung'un alnını gıdıklarken tek eliyle altındaki bedenin bileğini sıkıyordu.
Jisung ne yapması gerektiğini çözememişti. Konuşmayı denedi.
"Minho bana bak!"
Minho onu dinlemedi. Boştaki eliyle Jisung'un boğazına bir hamle yaptı. Küçük olan bununla birlikte iyice korkmaya başlamıştı. Güçlü bir çığlık atarak üzerindeki bedenin dikkatini çekmeyi amaçladı. İşte o an Minho gözlerini açtığında grileşmeye başlamış gözlerle buluşmuştu Jisung'un korku dolu gözleri.
Geçen birkaç saniyelik sessizlikten sonra Jisung'un gözlerinin dolmasıyla Minho ne yaptığını fark edercesine kendini geri atmıştı. Başını ellerinin arasına alarak eğdi. Korktuğu başına geliyordu.
Jisung ise öksürerek doğruldu. Sonrasındaysa anında Minho'nun yanına çökmüştü.
"Hey, sorun yok. İyi misin?"
Minho onun hala nasıl yanında durduğuna inanamıyordu. İyi değildi. Tanrı aşkına az önce neredeyse onu öldürüyordu ve o hala kendisini değil Minho'yu düşünüyordu.
Konuşacak hali kendinde bulamadı Minho. Kafasını aşağı yukarı sallamakla yetinmişti. Jisung içinin parçalandığını hissediyordu. Kollarını büyük olana dolayıp öylece durdu. Sonraysa aklına gelen şeyle bir kıkırtı bıraktı kasvetli odaya.
"Biliyor musun, gri gözlerle çok ateşli gözüküyorsun."
Bu cümlesi Minho'yu da güldürmüştü. Kafasını kaldırıp minnettar bir şekilde küçük olana baktı. Sonrasında o da kollarını ona sararak sarılmıştı.
Bir süre sessizce oturduktan sonra o gün de uyuyakalmalarıyla sonuçlanmıştı.
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Hello naber ayol
Pfy ya bi duyuru bölümü attım okuyun odmspsöxğaş
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 MONTH//Minsung
Fantasy(TAMAMLANDI.) Adı bilinmeyen bir virüs, tüm dünyayı etkisi altına aldığında nereden bilebilirdi Minho aslında yaşamayı sevdiğini? Hayır, o yaşamayı değil; Han Jisung'la beraber yaşamayı sevmişti. Bunu yalnızca bir ay yapabilecek olsa bile... - (An...