Her gün yanında dolaşmaya başladım onun. Saçlarını ilk günden sonra bir daha hiç örmedi. Arada topluyordu ama en çok açık bırakıp papatyalı taçı takıyordu. Ben de en çok öyle beğeniyordum.
Kıpkıvırcık, uzun ve açık kumral saçları vardı. Saçlarıyla oynamayı çok severdim. Güneş vurunca sarı oluyordu.
Gözleri elaydı. En çok konuşmayı sevdiğim konu gözleriydi. Bana güzel şeyler anlatmasını isterdim o gözlerin hep. Ama bana hep ilgisiz bakarlardı.
Ben onun etrafında dört dönerdim, o sadece gülümserdi. Çok konuşmaz, çok ilgi vermezdi. Bu bana büyüleyici gelirdi hep, sadece egoist olduğunu onu kaybedince anladım.
O dönemde annemle annesi tanıştılar. Annesi öğretmendi, mükemmelliyetçi ve hırslı bir kadındı. Ama kızı onu her konuda hüsrana uğrattı, her konuda.
Annesi benim de her şeyimi eleştirirdi, çok konuşmamı, piyano çalmamı, şarkı söylememi. Sadece ilk okul bire gitmem ama 10 yaş seviyesi piyano çalıyor olmam bile onu etkilememiş, tam tersine Yıldız Hanım'ı bana daha çok kızdırmıştı.
Ama Güneş annesinin hep böyle olduğunu söyler, geçiştirirdi beni.
Zamanla Güneşin evine çok sık gider oldum. Annemle Yıldız teyze iyi anlaşıyordu. Biz Güneşle çok eğleniyorduk. Her hafta sonu görüşmememiz için bi neden yoktu.
Ama orada bi kız vardı. Güneşin arkadaşı. Güneşin sitesinde teyzesi kalıyordu ve bizim okuldaydı. Bu iki sebep onunla görüşmemiz için bana yeterli gelmemişti ama Güneş onu da çok sevmişti.
Hoş, o benim dışımda herkesi, her şeyi çok severdi ya.