5. Bölüm

47 7 6
                                    

         15 ile 30 dakika arası bir süre, bundan emin değilim gerçi... Akaashi sertçe kapıyı çalıyor. Kendimi zorlayarak ayağa kalkıyorum ve şoktan dolayı donmuş beynimle kapıyı açmaya gidiyorum. Akaashi'nin kapıyı çalışı yumruklara dönmüş durumda, içeriye doğru bağırıyor. Sesimi çıkarmaya çalışıyorum, ama konuşmamı ben bile duyamıyorum. Kapıyı açtığımda Akaashi'nin gözyaşlarını görüyorum ve çatlak sesi anlam kazanıyor. Bir anda atılıp bana sarılıyor. Birkaç saniye önce sadece gözyaşı dökerken şimdi hıçkırarak ağlıyor. Sarılışına elimden geldiğince karşılık verip bir yandan da kapıyı kapatıyorum. Oturma odasına sürükledikten sonra sakinleşmesi için su getirmeye gidiyorum. Ancak, daha yanından uzaklaşamadan kolumu tutuyor. Sorunu bilmesem de, korkusunu açıkça hissettiğimden önünde diz çöküyorum. "Sadece su getirmeye gidiyorum 'kaashi, korkma, buradayım." Kolumu bırakıyor ve hafifçe başını sallıyor. Akaashi'nin korkusunun, paniğimi beslediğini farkederek hızlıca bir bardak su dolduruyorum. Kötü senaryoları kovmaya çalışırken, hemen içeri gidip suyu uzatıyorum. Titreyerek kulaklarını kapattığını gördüğümde anksiyete krizi geçirdiğini farkediyorum. Ellerini tutarak kulaklarından çekiyorum ve Akaashi'nin Bokuto'suz geçirdiği her anksiyete krizinde yaptığım gibi favori şarkımızı söylemeye başlıyorum. Birkaç dakika içinde titremesi azalıyor. Hâlâ hafifçe titreyen elleriyle suyu içiyor ve bana yeniden sarılıyor.
          "Seni kaybettim sandım, kendine zarar verdin sandım, yeterince hızlı olamadım ve kendi aptallığım yüzünden en yakın arkadaşımı kaybettim sandım Kenma. Seni kaybetmekten korktum. Kuroo arayıp sadece, Kenma'nın yanına git Akaashi, dediğinde o kadar korktum ki... Teşekkür ederim. Kendine bir şey yapmadığın için teşekkür ederim Kenma. Ayrıca buraya gelip öylece kriz geçirdiğim, bunu yapması gereken ben olduğum halde seni beni rahatlatmak zorunda bıraktığım için özür dilerim. Ama şimdi, seni dinlemek, gerekiyorsa teselli etmek ve eğer gerekiyorsa kontrolü ele almak için buradayım."
          Bedenini benden ayırdı ve bu sefer ellerimi tutan oydu.
          "Neler oldu, sana ne dedi, Seni kırdı veya üzdü mü? Bana dürüst ol ve ne olursa olsun hafifletmeye çalışma. Biliyorsun, sana değer veriyorum. Her şeyi anlat. Her zaman yanında olacağım."
            Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar sulugöz olmadığımın bilincinde, yeniden ağlamaya başlıyorum. Tek fark, bu sefer çıkışın ışığını görmenin ve minnetin etkisiyle... Tüm konuşmamızı anlatıyorum ve bitirdiğimde Akaashi kızgınca söylenmeye başlıyor.
            "Unutup duruyormuş, aptal. Emin değilmiş, gerizekalı. 3 güne ihtiyacı varmış, beyinsiz. Ya sen bu çocuğun bir yıldır yaşadıklarını biliyor musun?! Hayır bir de aradığında öyle bir konuşuyor ki, sanırsın kesin ve karşı bir biçimde reddetti. Ben var ya bu aptalın... Sakinim, sen kibar birisin Akaashi, hayır en yakın arkadaşının sevdiği çocuğu uykusunda boğazlamayacaksın Akaashi."
           Sinirlice iç çekiyor.
           "Yanlış bir şey yapmadığını biliyorum. Ancak yine de kızgın olmaktan kendimi alamıyorum. Ayrıca, Tanrı aşkına Kenma, neden Kuroo? Dünyada bir beyne sahip pek çok insan var."
            Hafifçe gülümsüyorum. Kulaklarıma kadar kırmızı olduğuma o kadar eminim ki...
            "Şey Akaashi, sana sadece konuştuklarımızı anlattım. Yani... Umm, öyle işte..."
             Akaashi'nin gözleri kocaman oluyor.
             "Aman Tanrım! Öpüştünüz ya da ona benzer veya daha ağır şeyler mi yaptınız?! Umm, tebrikler? Ancak bu, onun gerizekalı olduğu gerçeğini değiştirmez veya neden beyni olan herhangi biri yerine onu seçtiğini açıklamaz."
              Kafamı bir yerlere gömmek istiyorum... Bunu sen istedin Akaashi!
              "Hayır! Hmm, ayrıca Kuroo'nun zekasına laf atsan da, senin sevgili Bokuto-san'ında pek farklı değil, ha 'kaashi?"
              Akaashi gülümsüyor. Bu soğuk savaş demek! O sırada, aklıma Akaashi'nin iptal olan randevusu geliyor.
              "Akaashi randevun?! Üzgünüm!"
               Gülümsüyor. Kendimi suçlu hissediyorum...
                "Bokuto-san'ın son anda bir işi çıktı. Gelemeyecekti zaten. Endişelenme."
                 Mutlulukla iç  çekiyorum. "O zaman başlayalım mı Keiji-kun?"
                 Kahkaha atıyor. "Zevkle, Kozume-kun."
                 Eh, başlıyoruz.
                                (...)
Direkt olarak yüzüme bir yastık kapatıp bir diğerini ona fırlatıyorum. Akaashi sadece bir cümle kurdu... Sadece bir... Tanrım! Nasıl böyle konuşuyor?! Pes ediyorum! Birazdan öleceğim! Çok utanıyorum. Of Akaashi!
                "Pes! Tanrım, ne ara bu kadar kirli konuşur oldun Akaashi?! Utançtan ağlamak üzereyim! Tanrım, Akaashi! Yüzüne bakmaya utanıyorum ve kendimi kötü hissediyorum şu an!"
               Hafifçe kıkırdıyor.
               "Gelmeyi reddettiğin çoğu buluşmayı Oikawa-san ayarlıyordu. Bir soğuk savaşın inceliklerini öğrenene kadar -ki hâlâ Oikawa-san'ın yarısı kadar bile iyi değilim.- senin yaşadığın durumu iki - üç katıyla yaşadım... Ayrıca, utanmana gerek yok Kenma."
               Hafifçe yastığı indiriyorum ve ters ters bakıyorum. Kıkırdıyor.
               "Gel hadi film izleyelim."
               Kızgın kalamıyorum ve yanına kuruluyorum. Birlikte film izliyoruz. Yavaşça, kareler bulanıklaşıyor ve uykuya dalarken son düşündüğüm şey, bugün çok eğlendiğim ve yaşamanın çok güzel olduğu oluyor.

                           *******
Normalde kurgu akışını bozmamak için yazar notu bırakmak istemiyorum ama bu notu bırakmam gerekiyormuş gibi hissettim. Şu "savaş" kısmı için lütfen abartı şeyler hayal etmeyin. Bu çok soft bir kurgu ve oraya ne gelmesi gerektiğini inanın bilmiyorum. Hiçbir şey yazmamasına rağmen ben yine de kızarıyorum şu an... Karakterler, inanılmaz soft yazılıyorlar ve ergen oldukları gerçeğini yok sayarsak öyle şeylerle alakaları bile yok diyebilirim. Ayrıca, reşit bile değiller.
   Bunlar dışında, birazcık daha eğlenceli bir bölüm yazmak istemiştim ama olmadı sanırım...
  Buraya kadar okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Ah, ayrıca bölümler geç geldiği için çok üzgünüm.
Son olarak, iyi geceler, iyi bir hafta diliyorum hepinize ve sizleri seviyorum.
                         *******
               
             

Hanahaki Disease Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin