➥ XXXIV

3K 351 276
                                    

⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀

⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀

⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
"wooyoung!"

beni duyması için tüm gücümü kullanarak bağırıyordum. boğazıma bıçak saplanır gibi acı saplanıyordu. ve bu acı, nefes almamı güçleştiriyordu. birkaç bağırmanın ardından sesim kısılmış, canım yandığı için gözümden yaşlar intihar ederek yanaklarımdan süzülmüştü.

oraya gitmek için seonghwa'nın elinden kurtulmaya çalışıyordum. fakat bana o kadar sıkı tutunmuştu ki, hiçbir şekilde hareket edemiyordum.

"bırak beni. git."

"sensiz bir adım bile atmam."

dediğini yapacağı kararlı bakışlarından belli oluyordı. ceketimi çıkarıp aramızdaki bağı kopardığımda ateşe doğru koştum. seonghwa da benimle birlikte koşmuş, güçlü kollarını göğsüme sarıp diğer yöne çevirmişti. arkadan itiklemeye çalışırken bağırdı.

"wooyoung dışarıda. biz de çıkmalıyız."

korku dolu gözlerimi seonghwa'ya çevirdim. öyle ki, gözbebeklerinde bile ateşin yansıması vardı. söylediği şeyi düşünürken bir anlık dalgınlığımdan faydalandı ve beni hızla dışarı çıkardı. insanlar bir yığın oluşturmuş, yangını izliyordu. herkes telefonla konuşuyordu. bazıları ailesini arıyor, bazıları taksi çağırıyordu. çok şey görüyordum. ama wooyoung'u göremiyordum.

"hani?"

bu kalabalık, kendimi çok yalnız hissettiriyordu. yolumu kaybetmiştim ve onu bulamadıkça aklımı da kaybediyordum.

"wooyoung?! wooyoung nerdesin?!"

insanlara çarpa çarpa aralarından geçtim. bazılarını sertçe döndürüp o mu diye bakıyordum. öyle bakıyordum ki, wooyoung olmak istiyorlardı. herkes etrafına bakmış, benimle birlikte aramaya başlamıştı. ama kimseden ses çıkmıyordu.

nefesini düzene sokmaya çalışan seonghwa'nın boğazına elimi sardığımda nefesini tamamen kesmiştim. avuçlarımda biriken tüm öfke, boğazına bir ipten daha sıkı sarılmıştı. hayata tutunur gibi tutundu koluma.

"wooyoung hani?!"

dolu gözlerinden düşen yaşları gizlemek istediğinden başını yana çevirmeye çalıştı. o an beni dışarı çıkarmak için yalan söylediğini anlamıştım.

"bana iyilik yaptığını mı sanıyorsun?!"

boynundaki damarların tıpkı elimdekiler gibi patlayacak kadar belirginleştiğini görmek, kaybettiğim kontrolümü biraz da olsa dizginledi. sertçe kalabalığa ittiğimde telefonlar aşağı inmiş, dikkatler bizi bulmuştu.

hongjoong ona daha fazla zarar vermeme göz yumamayıp önüme geçti ve engel oldu.

"wooyoung içeride kaldı."

güç bulmak için yakasından tuttuğumda düşmemem için kollarını bana sarmıştı.

"gelmeyelim demişti. bunun olacağını söylemişti."

ben düşmesem de gözyaşlarımı tutabilecek hiçbir şey yoktu. hiç ara vermeden peş peşe yanaklarımdan süzülüyorlardı. kalbimdeki büyük acının altında eziliyordum.

"onu koruyacağımı söylemiştim."

wooyoung bana güvendiği için ellerini ellerime uzatmıştı. ama şimdi bomboştu ellerim. parmak uclarınız hiç üşüdü mü? çok üşüyordu benimkiler. bu yangının ortasında donuyordu kalbim.

CONLETH 🔥 woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin