Vize sınavlarım vardı. Üst üste iki hatta üç hafta hastaneye gitmek durumunda kaldım. Cuma hastaneye muayene için gittim, haftasonu sınavım vardı iki günde. Pazartesi ultrason için, salı günü sonuçlar için gittim. Salı günü doktoru bulamadım. Ayın 22'sinde tekrar gittim. Sonuçları öğrendim. Sonra hasta oldum. Yaklaşık bir hafta griple uğraştım ve ancak kendime gelebildim. Sınavlarım vardı. Final sınavları. Açıköğretim okuduğum için hafta sonları giriyorum sınavlara. Cumartesi iyiydi de Pazar günü olana yetişemedim. Çok üzüldüm. Önümde bütünleme var. Onu bekliyorum. Bitince rahatlayacağım. Hatta bir süre memlekete gitmeyi düşünüyorum. Kafa dinlerken bol bol bölüm yazabiliyorum. Bunu yazmak bile çok zordu. Bitirememek içime oturdu. Sıkıldım. Aklıma bir şey gelmedi. Hiçbir şey yazamadım. Ama sonunda bölüm bitti ve ben atabildim. Çok uzun süre yazamadı. İkinci kez virüse yakalandım. İyi atlattım. Aşıdan bağışıklık kazandım. Çok şükür. Sonunda bölümü yazmaya başladım ve nihayet bitti. Sahi kaç ay oldu bölüm atmayalı? Her şey üst üste geldi. Bölümü atınca rahatlayacağım. Önümde tekrar sınav var. İkinci dönem sınavları. İşe de başlayacağım. Bir atlatayım da şu sınavı rahatlayayım. Şimdiden keyifli okumalar... Aklıma geldiği gibi yazıyorum. Bölümün sonuna dair şu an aklımda herhangi bir şey yok. Yazıp göreceğim ortaya ne çıkacak. Bu arada medyada Melisa'm. Bu kız çok tatlı ya.
İnsan çoğu zaman yaptığı veya yaşadığı şeylerin farkına varamazmış. Kendini bir bilinmezde bulur ve sonunu bilmediği bir yolculuğa adım atarmış. Bu aslında hepimiz için geçerli. Fakat bazen de öyle bir şey olur ki bütün bildiklerimiz aslında bir olay karşısında paramparça olur ve kendimizin bile farkında olduğu ama ısrarla görmezden geldiği gerçekler bir duvar gibi önümüze dikilir, bize yaşamaya alışmış olduğumuz hayalleri ardımızda bırakmamız gerektiğini, gerçeklerin canımızı ne denli yakacağını sonradan görmektense şimdi bilmemiz gerektiğini, bununla yüzleşmemiz gerektiğini açıkça söyler. Fakat biz insanlar görmezden gelinmek nasıl canımızı acıttıysa görmezden gelmeyi bir huy edinmekten çok bir zevk meselesi haline dönüştürmüş ve kendimize bile yabancılaşarak acımazsız olmayı alışkanlık haline getirmişiz. Halbu ki o gerçek günyüzü gibi ortadayken. Nefsimize yenilmeyi kendimize mükafat bellemişiz. Ben o bahsettiğim bilinmezliğin neresindeydim bilmiyorum ama zamanı geldiğinde de hangi yolu seçeceğim bir muammaydı. Fakat şu an yaşadıklarım kadar doğru hiçbir şey düşünemiyordum. Hayal kurmayı severdim. Kurardım da ama yerine göre, fazla hayalperest hiç olmamıştım. Fazla pozitif, fazla neşeli, fazla duygusal, fazla yetenekli... İnsanların gözünde ben hep bir şeylerin fazlasıydım. Eğer hayal kurmasaydım da buraya kadar gelipte gün gelecek kardeşten öte aynı kandanmışız gibi hissedeceğim bu muhteşem altı adamla ve karşımdaki bu zamanla kalbimi vereceğim adamla karşılaşamayacaktım. Hayaller sadece bunun gerçekleşmesinin ufak bir katkısıydı. Kendime inanmadığım sürece bu böyle olmazdı. Sanki bütün bedenim uyuşmuşcasına kalbimde yanan ateş bütün vücuduma yayılmış gibiydi ve ben cayır cayır yanmanın eşiğindeydim. Tıpkı şu anda hâlâ elini tuttuğumda hissettiklerimin saf örneği gibiydi.
Gözlerimi sıkıca kapatıp açtığımda gözlerimi kaçırmış ve dilimi alt dudağımda gezdirerek elimi çekmiştim. Az önce elinin arasındaki sağ elimi saçıma atıp perçemimi kulağımın arkasına götürmüş sonra enseme götürerek ovalamak istemiş fakat elektrik çarpmışçasına hemen geri çekmiştim. Bu dikkatlerin daha çok üstüme toplanmasına neden olmuştu.
"Oha!" Bir ses duyduğum gibi kafamı kaldırarak oraya bakmıştım. Jungkook büyülenmiş gibi gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Ona bakınca yutkundu ve o sırada onu dürten Namjoon'a döndü. Sonra tekrar bakışlarını bana çevirdi. Bende hafif gülümseyerek ona karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE USULÜ AŞK / KTH
Fanfiction" Beni artık eskisi gibi sevmiyorsun sanırım." diye sordum ayak ucumda olan bakışlarımı ona çevirerek. Sağ ayağımın ucuyla eşelediğim toprağı sola doğru ittirip, sağ ayağımı sol ayağımın hemen yanına sabitledim. Arkamda birleştirmiş olduğum ellerimi...