♣Üçüncü Alice♣

253 32 7
                                    

Küçük kız suratını cama yapıştırıp beyaz karın bıraktığı görüntüyü izledi. Nefesi camda buhu yapıyordu.
"Anne! Yemekten sonra kar oynamaya gidebilir miyiz?" annesi kızına gülümsedi.
"Tabii Tina." siyah saçlı kız yüzünü tekrar cama yapıştırdı.

Bir kaç sokak ötede, karlar arasında diz çökmüş bir kız vardı. Önünde kibrit kutuları diziliydi.
"Bayım. Kibrit alır mıydınız? Efendim, kibrit? Lütfen bir kibrit alın." asıl adı Miku olan bu genç kıza herkes Kibritçi Kız derdi. Ailesini hiç tanımamıştı. Büyük annesi de daha yeni ölmüştü. Ona bakacak kimse olmadığından sokağa atılmıştı.

Hava kararmaya başlamıştı ve tek bir kutu bile satamamıştı. Gene. Karşısındaki evin penceresinden içeri baktı. Masada kocaman, kızarmış bir hindi vardı. Bu aile fazla varlıklıydı. Bu yüzden arada sırada Miku'ya yemek veya biraz para verirlerdi.

Miku hindiye ağzının suları akarak bakıyordu. Çok açtı. En son ne zaman yemk yemişti hatırlamıyordu bile. Guruldayan karnını tutup tekrar kibrit satmaya çalıştı.
"Bayım. Bir kibrit alır mıydınız?" melon şapkalı, takım elbiseli adam durup kıza baktı.
"Sigaramı yakmam gerek. Bir kutu versene. Ama yanında hiç para yok."

"O zaman veremem." adam ona gülümsedi.

"Peki sana bir kibrit karşılığında bir krallık versem?"

"İmkansız. Öyle bir şey yapamazsın."

"Emin ol Miku, ben ne dersem olur. Sadece istemem yeterli." Miku bunu biraz düşündü. Kimse onun adını bilmezken o dğru bilmişti. Ama bu yeterli değildi. Bir kanıt lazımdı. Zaten, eğer her dediği oluyorsa neden sigarasının yanmasını istemiyordu da ondan kibrit istiyordu. Bu işte bir terslik vardı.
"Şüphelerinin hepsinde haklıın Miku. Ama bana inanmalısın. İstediğim, daha doğrusu istediğin her şeyi yapabilirim." Miku biraz korktu. Adam önce adını, sonra aklındakileri bildi. Ona güvenmekten ne zarar gelebilir ki? Karşılıksız ona bir krallık sunduğuna göre bayağı bir dikkatli olmalıydı.

Adamın ona uzattığı elini tuttu ve o ne olduğunu anlamadan bir sarayda, su yeşili bir balo elbisesi vardı.
"Prenses Miku. İlk yapmak istediğiniz nedir?"

<Sarayın Gizli Bir Odası>

"Benim sarayımda yaşayabileceğini mi sanıyorsun? Veya benim krallığını yönetebileceğini?" kral tahtında oturan kız karşısındaki aynadan Miku ve adamı izliyordu.

Adam ona sarayı gezdirip neler yapabileceğini anlatıyordu. Saf Miku da onun her dediği şeyle daha da heyecanlanıyor ve yüzündeki aptal gülümseme daha d büyüyordu.

Zavallıcık, diye düşündü. Bu saraydan sağ çıkamayacağını bilmiyordu.

<Bir Akşam Üstü Miku'nun Odası>

Miku kendini dev yatağa attı ve tavanı seyretti. Sadece bir hafta oldu. Hala o adamın neyin peşinde olduğunu bulamamıştı. O kadar beyin patlattı ama hiç bir şey bulamadı. Aslında adamı da bulamadı.

Kapının çalmasıyla yerinden fırladı.
"Kraliçe Miku. Çay saati geldi." Miku heyecanla yataktan inip bahçeye çıktı. Her gün, ikindi saatinde çat içerdi. İye böyle bir zorunluluk var bilmiyordu ama buna karşı çıkmıyordu. Koca seranın ortasında bir masa onu bekliyordu. Masaya oturup kendine çay doldurdu. Porselen fincanın içine iki küp şeker ve biraz süt koydu. Altın kaşığıyla çayını karıştırdı.

Ters bir şeyler var, diye düşündü. İçini kemiren kötü bir his vardı. Gözleri etrafta dolaşırken, dikkat çekmesin diye çayından bir yudum aldı.
''Iyk!" gözleri kocaman açıldı. Elleri titremeye başladı. Boğazında tuhaf ve acı bir his vardı. Aşırı derecede terliyordu. Çay fincanını elinden düşürdü ve parçalandı.

"Tahmin ettiğim gibi. B-Bir şey-ler k-k-karıştırıy-yord-" Miku'nun spazm geçiren bedeni kırık fincan parçalarının üstüne düştü. Yerde titrerken ne kadar aptal olduğunu düşündü. Ne diye ona inanmıştı ki? Her şeyin farkında olmasına rağmen yönetici olmanın verdiği zevkle, insanları elinde kukla gibi oynatmıştı. Ve onun ilk olmadığını da tahmin edebiliyordu. Elindeki yeşil sinekten de anlaması kolaydı. İskambil destesinin üçüncü işareti.

Eğer her şeyi yapabiliyorsa, benden sonraki kurbanlarına zarar vereme ve sana bunu yaptıranla birlikte sonunuz, bizim ki gibi olsun. Adam ne kadar istemese de Miku'nun dileğini kabul etti. O, her dileğe kulak verme ve yerine getirmeyle lanetlendi. Miku'nun son dileğini sadece bir parmak şıklatmasıyla yerine getirdi. Artık efendisiyle birlikte ölümleri kesinleşti.

Miku'nun çürümüş bedeni tahtında(!) otururken krallığın asıl kraliçesi de saçlarıyla oynuyordu.
"Senin yerine ben emir vereceğim artık. Ölü Kraliçe."

Alice of Human Sacrifice &lt;Vocaloid&gt;Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin