1.4

508 38 0
                                    

Hellloooooo ben geeldiiiiiimm
Konser vaedı dün bugün bugünkinden görüntüler gördüm Jk ölümüm oldu
Baya bi sadim gidemedim çünkü zaten dolar uçmuş nereye Azra heheytt neyse bu kadar
Ben gideyim de biraz daha ağlayayım
Umarım beğenirsiniz
Hadi kaçtım ben
















Huzur doluydum şuan. Gözlerimi kapatmış küçük kollarıyla boynuma sarılan miniğimin kokusunu dolduruyordum ciğerlerime. Bundan daha güzel bir koku olamazdı. Belki bir hafta anca oluyordu o buraya geleli. Ama ilk benden ayrı kalışıydı. Çok normaldi bu kadar özlemesi ne annemi ne de babam olacak o şerefsizi tanımıştı. Sadece beni biliyordu. Bide Hoseok ve Jimin amcasını. Babamı tanımaması iyi bir şeydi aslında. Ama annem, onu tanımasını her şeyden çok isterdim.

Annem başka bir dünyadan gibiydi. Klişe bi tabir vardır ya melek gibi derler ondan işte. Bütün kötülüklerden arınmış gibiydi. Bir kere olsun annemin kötü bir anne olduğunu düşünmedim. Çok güzel bakardı. Çok güzel severdi. Anneme sarılınca, kokusunu içime çekince akciğerlerim çiçek bahçesi gibi olurdu. Tanrı, cennet, cehennem yoksa bile annemin cennetin bir parçası olduğuna inanırdım. Hatta direkt cennet bile olabilirdi. Sanki annem olmazsa cennet yok olurmuş gibi.

Tanrıya inanmayan birisi bile annemi görse inanırdı. Bu kadar güzel bir varlık çiğ süt emmiş iki insanın zevkleriyle ortaya çıkamazdı çünkü. Mükemmel yüz hatları kusursuz vücut hatları vardı annemin. Dünyanın en güzel insanı olabilirdi. Hatta öyleydi. Güneşte parlayan hafif kavruk esmer teni, saçımı narince okşayan ince uzun parmakları, her gün yanaklarımı öpen kalın dudakları, kahverenginin en güzel tonuna ev sahipliği yapan gözleri, ipek saçları kısacası her şeyi mükemmeldi.

Ama işte bir şey ne kadar güzelse o kadar erken biterdi. Annem de erken gitmişti. Ben daha 18 yaşına girmemiştim. Ji-a 1 yaşına bile girmemişti. Babam olacak şerefsiz adi annemin canını almıştı. 1 kurşun, sadece 1 kurşun bile bir insanın canını alabiliyordu. Annem gidince benim tanrıya olan inancım da bitti. Meğer ben annem için inanıyormuşum tanrıya.

Annemin gidişi çocukluğumun bitişi olmuştu. Teyzem ve Jimin sayesinde annemi babamın öldürdüğünü öğrenip babamı vurmuştum. Onun evde sakladığı silahlardan biriyle. Gözüm dönmüştü. Annemi nasıl öldürebilirdi. Bunu ona nasıl yapmıştı. Asla öğrenemedim. O kadar gözüm dönmüştü ki. Neden yaptığını soruyordum ama cevap vermesine izin vermiyordum. Sonra da öldü. Neden anneme kıydığını hiç öğrenemedim. Zaten o piçin ölümü de sıkıntı getirmişti beraberinde.

Ben onu öldürünce babamın adamları teyzemi ve Jimin'i vurdu. Babamın ölümünden benim yerime onları sorumlu tuttular. Teyzem bu yüzden öldü. Annemin yarısı, neredeyse tıpatıp aynısı. Abla kardeş çok benzerlerdi. Jimin'de vurulduğu için bi süre yoğun bakımda kaldı. Ama niye beni değilde teyzemi ve kuzenimi vurduklarını biliyordum.Çünkü ben onun oğluydum ve bana dokunamazlardı. Çünkü ben başa geçecektim. Babamın yerini alacaktım. Öyle de oldu. İstemedim, onun yerine geçmek insan öldürmek birilerine zarar vermek çünkü ben annemden böyle görmemiştim. Ben iyilik bilirdim. Kötülükten anlamazdım. Saf değildim kendimi ezdirmezdim iyi olacağım diye annem gibi dişliydim her zaman ama oldu babamın yerini aldım. İnsan öldürdüm. Ama masuma hiçbir zaman dokunmadım. Sonuçta ben iyi birisiyim. Ben annemin oğluyum. O adamın değil.

Teyzemin ve kuzenimin intikamını almak için başa geçmek zorundaydım. Yaptım da elimi tekrar kana buladım. Teyzemin ölümüne sebep olan herkesi öldürdüm. Tek bir kişi hariç. Teyzemin canını alan piç. Onu Jimin öldürecekti. Yapamam demezdi biliyordum. Ama olurda derse ben yapardım zaten gerekeni.

Amour Parfait - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin