Annem öleli tam olarak 10 gün oluyor. Ben bu 10 gün içersinde -temel ihtiyaçları saymazsak- sadece yatıyorum. Ağlıyorum. Annemi o kadar çok özledim ki.. Yokluğu çok koyuyor be! Buna dayanamıyorum. Annem benim tek dayanak noktamdı. Ve ben şuan çökmüş hissediyorum. Niye anneler ölümsüz değil ki?
Şuan babamın karısının kızının - tamam kabul ediyorum cümle biraz bozuk oldu- yanındayım. Yani üvey kardeşim (!) Annem öldüğünde babam beni yanına aldı. Yani babam annem ölmeden önce evlenmiş. Ben 2 yaşındayken. Annemi aldatmış. Sonra o kadınla evlenmiş. Annemi çok zorlamamla azcık bilgi almıştım. Çünkü onu en son 2 yaşımda -Fotoğrafları hariç- görmüştüm . Hatırlamıyorum, ama öyle işte. Beni hiç aramadı,sormadı. Ama ben onu hep bildim. Babam bildim. 2 sene öncesine kadar. Çünkü annem 2 sene önce söylemişti annemi aldattığını. O günden bu yana ondan nefret ediyorum.
Neyse asıl konumuza gelelim. 10 gün sonra ilk defa okula gidiyorum. Çok heyecanlıyım(!). Güzin -Üvey kız kardeş- bana okulla ilgili birşeyler anlatıyordu. ,Babam(!)ın emri. Ama bilin bakalım kim dinlemiyor?
10 dakika sonra kendi odama geçip hazırlandım. Okul üniformalarını giyip salona indim. Güzin beni aşağıda bekliyordu. Bana samimi davranıyordu ama ben onu sevmiyordum. Sonuçta benim çocukluğumu çalan oydu. "Hadi çıkalım canım" dedi. Tebessüm ederek. Hic birşey demeden önden yürüyüp geçtim. Oda arkamdan geldi. Kapının önündeki BMW'ye bindim. Vay be. Ben bunları sadece filmlerde görüyodum la.
Yaklaşık 20 dakika sonra yeni okuluma gelmiştim. Güzin'e daha fazla katlanamayacağım için ona "Sen sınıfına git. Ben hangi sınıfta olduğumu Müdüre sorarım." deyip yanından ayrılıp müdür odasını aramaya koyuldum. Biraz ilerledikten sonra odayı sonunda bulabilmiştim. Kapıyı tıklattığımda "Gir." dedi. İçeri girip kapıyı kapattım. Odada iki tana çocuk vardı. Büyük ihtimal aynı yaştaydık. Yada 1 yaş büyük olabilirler. "Iıı... Şey. Ben okula yeni geldim de, sınıfımı ve ders programını alabilir miyim?" dedim müdüre dönerek. Bilgisayardan bir kaç şeye bakıp, "Sen Melis Akkaya mısın?" evet anlamında başımı salladım. "11-H" deyip ders programını verdi. Yanımdaki çocuklara dönüp " Siz ikiniz bir daha kavga etmiceksiniz. Yoksa cezanız ağır olacak." İkiside kafasını sallayarak tam çılacaklardı ki müdür " Arkadaşınızı da sınıfına götürün." Teki, hafifçe sırıtıp "Tabi." dedi. Diğeri hemen çıkıp yürümeye başladı. Tabi diyen çocuk bana 'buyur sen önden' dermiş gibi elini uzattı sırıtarak. "Teşekkürler" deyip önden yürüdüm bende. "Adın ne" diye sordu. "Melis" dedim tek bir nefesle. "Senin?" diye sordum nezaketen. Bu okulda tekli kombo olarak kalmak istiyorum. O yüzden arkadaş edinmeyi düşünmüyorum. "Ben de Kerem." dedi. Tebessüm ettim. Ama soğuk olmuş olabilir. Yanımdaki diğer çocuk hic bana bakmıyordu bile. Neyseki sınıfa varmıstık. Sınıfın kapısından içeri girdiğimde herkes kendi aleminde takiliyordu. Bazı erkekler uzun eşek oynuyor, bazıları en arka sırada oturuyor ve konuşuyordu. Kızlar büyük ihtimal dedikodu yapıyordu. Kerem uzun eşek oynayanların yanına, öteki çocuk da arka sırada konuşanların yanına gitti. Bende sınıfın ortasında boş sıra arıyordum. Gözüme hic bi yer kestiremeyince, uzun eşek oynayanların yanına gidip Kerem'e seslendim. "Kerem?" Bana baktı ve "Melis?" dedi. Bütün çocuklar bana bakmaya başlamıştı. Fazla mı dikkat çekiyorum? "Iıı şey.." lafımı böldü. "Her cümlene 'ııı şey..' diyerek mi başlarsın sen?" gülmüştü. Çok güzel gülüyor. Ama konumuz bu değil. Söylediği şeye karşı bende güldüm. "Hayır. Sadece utandığım zamanlarda." Başını 'anladım' anlamında salladı, gülmeye devam ederken. "İlk günden 'burası benim sıram' kavgası etmek istemiyorum da, bos bildiğin bi yer var mı?" Boyu uzundu. Beni dinlemek için aşağıya bakıyordu. Kafasını kaldırıp sınıfa baktı. "Lan kekolar, yanı boş olan var mı?" diye bağırdı. Rezil olmuştum. Çünkü artik herkes bana bakıyordu. Erkekler ellerini kaldırarak 'yanım boş' der gibi bana bakıyorlardı. Kerem bana dönüp "Bak sen artık benim dünya ahiret bacımsın. Seni elalemin yanında oturtturmam. O yüzden sen" dedi 'sen' kelimesini uzatmıştı. "Burak kamkimin yanında otur" dedi.
"Burak kim?" dedim. Sınıfa bakarken. Kerem kolumdan tutup beni arkaya sürüklemeye başladı. Beni müdür odasındaki o çocuğun yanına götürdü. Kafasını duvara yaslamış sanırım uyuyordu. Kerem'in kulağına "Siz kavga etmemiş miydiniz?" diye fısıldadım. Kerem beni aldırmadan adının Burak olduğunu öğrendiğim çocuğa seslendi. "Burak?" Çocuk gözlerini açtı. "Ha?" Öküz. Şaşkınca Kerem ve Burak'a baktım. Bunlar kavga etmemişmiydi?
"Kamki ben bu çocuklara hiç güvenmiyorum. Eller bunlar Melis'ime. Haydi kayda Melis yanına otursun." Melis'im? Ben şaşkın gözlerle Kerem'e bakarken Burak konuştu. "Banane olum. Git kendin otur." Kerem suratını buruşturdu. "Olum ben Sena'yla oturuyorum. Kızar şimdi." Burak ifadesizce bana baktı. Bende ona baktığım için göz göze geldik. Hemen gözlerimi kaçırdım ama O'nun gözlerinin hala üzerimde olduğunu hissedebiliyorum. Kafasını Kerem'e çevirip "Tamam." dedi. Omuz silkip yavaş adımlarla yanına oturdum. Kerem konuşmak için ağzını açmıştı ki, sınıfa hoca gelmesiyle susup önümdeki sıraya oturdu. Sıraya başımı koydum. Tam uyuyacaktım ki, hoca "Melis kim?" diye bir soru sordu. Hemen kafamı kaldırıp "Ben" dedim. Hoca hemen beni gördü. "Neden 2. Dönemin yarısında okulunu değiştirdin?" diye bir soru yöneltti. Bende soğuk bir şekilde "Annem öldüğü için Bursa'dan babamın yanına geldim." dedim. Hoca acıyla gülümseyip "Başın sağolsun kızım." dedi. Bende ayni şekilde acıyla gülümseyip başımı salladim. Kerem arkasını dönüp üzgün bir şekilde "Başın sağolsun." dedi. Ona da aynı şekilde başımı salladım. Bende tekrar kafamı sıraya koyup gözlerimi kapadım. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama istemiyordum. Çünkü anneannem öldüğünde ona hep ' Ağlama, gülümse. Çünkü o her zaman seni izliyor. Senin üzgün olduğunu görmek istemez. Gülümse.' derdim. Bu sefer de aynısını ben yapacağım. Gülümsicem. Çünkü annem beni izliyor. Benim üzülmemi görmesini istemem. Çünkü annem ben üzüldümde çok üzülür. Onu üzmek istemiyorum.
Basımı kaldırıp derse konsantre olmaya çalıştım. Ama olamıyordum. Çünkü lanet olası bir zorluğu var.
× × ×
Yaklaşık 20 dakika sonra zil çaldı. Yerinden kalkmayıp telefonumu çantamdan çıkardım. Whatsaap'a mesajlarıma baktım.
Kimden: Bartu'mm.
Çok özledim lan seni!
Bartu. Bartu benim kardeşimdi. Olmayan abim. Bana her zaman abilik etmişti. Onunla vedalaşırken çok ağlamıştı. Normalde ağlamayan insan, benim için ağlamıştı.
Mesajına cevap vermeyip direk onu aradım. 2. Çalışta açtı.
"Nasılsın?" sesim buruk çıkmıştı. Onu çok özledim. Ondan ayrı kalmak canımı sıkıyor. "İyi değilim. Seni çok özledim ben ya. Bok vardı babanın yanına gittin. Sana gel bizde kal demiştim." onun sesi benimkinin aksine daha iyi çıkmıştı. Ama ona göre gayet hüzünlüydü. "Bende seni özledim." dedim tekrar buruk bir sesle. Çünkü bana onlarda kalmam için ısrar etmişti. Annesi ile yaşıyodu o da. Babası geçen sene ölmüştü. Ama onlarda kalamazdım. Okul masrafı var, yemek masrafı, kıyafet vs. Vs. Bunları karşılayacak kadar durumları vardı. Ama onlara yük olamazdım. "Çok özledim." diye de ekledim. Birşey demedi. Üzgün olduğunu biliyordum. "Bak sakın beni unutma tamam mı? Çünkü biz ayrılmadık. Ben hep senin yanındayım. Bir sıkıntın bir derdin olursa ilk bana anlatacaksın." ağzından bir hıçkırık çıktı. Allah'tan sınıfta fazla kişi yoktu da çok fazla rezil olmadım. "Son sarılmamız bi veda değildi. Çünkü seni görmeye gelicem." Bal gibi de vedaydı işte. Gidemicektim. Onu göremicektim. "Veda değildi." diye tekrarladı beni. "Seni çok seviyorum. Sen benim kardeşimsin. Ama simdi kapatmam lazım hoca geldi." sonra doğru sesi kısık çıkmıştı. "Bende seni seviyorum." dedim hemen ve kapadım. Göz yaşlarımı silerken yanımda olan Burak " Sevdiğinden uzakta olmak çok zor olmalı." dedi. Ona baktım. Buruk bir şekilde gülümseyip "Çok." dedim kısa bir cevapla. Çok zordu be.
Media Melis.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çirkin
Random"Seni Çok Seviyorum Çirkin" dedi. Gözlerimin içine bakarken. "Çirkin'im."