four

588 70 48
                                    

chapter four : café

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

chapter four : café

"Daha ne kadar sürdüreceksin bunu?"
Mikasa elindeki filtre kahveyi masaya bırakıp gözlerini bana dikti.

"Evlenip çocuklarımız olana kadar." gözlerimi kırpıştırıp masumca Mikasa'ya baktım.

Gözlerini devirip perçemlerini kulağının arkasına attı. "Kızım aptalsın sen, onca yakışıklı çocuk varken Reiner mı cidden?"

Sasha önündeki kestane şekerli pastadan kafasını kaldırmadan konuştu. "Reiner'nın çirkin olduğunu mu ima ediyorsun?"

Alınmış gibi yaparak elimi kalbimin üstüne koydum. Tamam salaklık bakımından ilk ona girerdi ama yakışıklı suratına laf ettirmezdim. Ayrıca o yapılı vücuduna da.

Sasha omuzlarını silkip sanki hiç konuşmamış gibi pastasını yemeye devam etti. "Yani Ash alınma ama Sasha haklı. Ayrıca Jean'ın sana olan ilgisi görmezden gelinmeyecek kadar ortada."

"Of Mikasa dönüp dolaşıp aynı konuyu açıyorsun."

"Biliyorum sen de bunun farkındasın sadece bilmemezlikten geliyorsun. Ama emin ol tek yaptığın arkanda kalbi kırık bir oğlan bırakman." ne yazık ki haklıydı.

Jean'ı her ne kadar çok sevsem de ona o gözle bakamazdım. Ve bulduğum en iyi yol duygularını görmezden gelip anlamamış gibi davranmaktı.

Evet kabul ediyorum fazla kalpsizce.

"Haha kızım millet sana deli oluyor sen gene hala sümüklü Reiner diye ağlıyorsun." Sasha ağzındaki pastayla kahkaha atmaya başladı çok geçmeden öksürük krizine girip önündeki meyve suyundan içti.

Yüzümü buruşturup bakışlarımı dışarıya diktim. Her zamanki yerimizdeydik.

Levi's teahouse

Burayı ilk kez iki yıl önce keşfetmiştik. Çayından tut tüm tatlılarına kadar tek kelimeyle harikaydı. İç dizaynı insanı büyülüyordu. Siyah koltuklar onlara uyumlu beyaz masalar ve bembeyaz duvarlar. Ayrıca el yapımı olduğu belli olan duvara asılı tablolar vardı, hepsi göz alıcıydı.

Kafenin sahibi yaşlı Levi hazretlerinden başkası değildi. Her ne kadar onun hakkında huysuz diye söylenseler de bunun doğru olmadığını biliyordum.

Mikasa, Sasha ve ben doluya tutulmanın verdiği mutsuzlukla hızla metroya koşuyorduk. Çantamızı kafamıza tutarak gidebildiğimiz kadar koştuk.

Ardından dolu hızını arttırdı. Bir köşeye sinip ne yapacağımızı düşünmeye başladık. Saat geç olduğu için dükkanlar kapanmıştı. O arada Sasha'nın gözüne bir yer çarptı.

pentel | reiner braunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin