5

342 20 6
                                    

Grup mesajlaşmalardan çıkıp rehbere girdim. Ani bir kararla yarınki balonun iptal olunmasına karar verilmişti. Bana göre hava hoştu ama Simay için aynı şeyi söyleyebilir miyim emin değilim. Ona balo olayını anlattığım günden beri yaptığı hazırlıkları anlatıyordu. Neler yaptığını ne kadar merak etsem de ne bir şey göstermiş ne de söylemişti. Korkarım ki bunca hazırlığı boşuna yaptı.

Aramama cevap vermeyince mesaj attım.

Siz: Simay, sana kötü bir haberim var.

Siz: Onca hazırlık yaptığın program iptal olmuş.

Grup mesajlaşmalarının ekran görüntülerini de çekip gönderdim. Yaklaşık on beş dakika sonra bana geleceğine dair mesaj attı. Oturup yarım saat buna gülebilirim cidden. Simay'ın en sevmediği şeydir hazırlandığı, planladığı şeylerin gerçekleşmemesi.

Ece bugün butiği açmamıştı. Dolayısıyla işe de gitmemiştim. Kızlar iki saat önce okula gitmişlerdi. Bense onlar gittiğinden beri hâlâ koltukta yayılmış bir şekilde yatıyorum. Aslında boş durmayı sevmem ama bugün tembelliğim tutmuştu nedense. 

Sadece yatmak istiyorum. Dünyadan bir süreliğine kopmak, yalnız kalmak.. Bir makine olsa keşke. İçine girdiğin, geçmişini unuttuğun bir makine.

Saçma düşüncelerimi kovarak ayaklandım. Televizyonun üstünde duran raflardan bir tanesinden rastgele bir kitap aldım. Mumlarımı çıkardım. Kendime sert bir kahve hazırladım. Battaniyemi ve sıcak su torbamı da alarak salonun bana göre en güzel yerine -balkon önüne- oturarak kitabımın ilk sayfasını açtım. Sadece kitaba inceledim. Sadece harflerin birleştiği o kelimelere baktım.

Küçükken kitapçıların önünden geçince hayaller kurardım. Kendi kütüphanem olacaktı, okuyabileceğim her kitabı okuyacaktım. Kendime ait kitabım yoktu. Birinci sınıfta bile arkadaşlarımın kitaplarını kullanırdım. Okuma kitaplarını da öğretmenim ödünç verirdi. Dua ederdim sürekli. Hiç de yılmazdım dua etmekten. Sonunda kendime ait kitaplarım oldu. Belki koskocaman kütüphanem yok ama birbirinden farklı kitaplarım var. Her kitapta farklı bir yaşam, farklı evrenler...

Acaba benim bir kitabım olsaydı adı ne olurdu? Herhalde kimse bu saçma hayat öyküsünü okumak istemezdi bile. Neden istesinler ki? Doğru düzgün çocukluğum bile yok benim zihnimde. Çocuklarıma anlatıp, onları güldürebileceğim anılarım da yok. Benim hiçbir şeyim yok şu dünyada. Sadece kızlarım. Hayata tutunmama neden olan sadece kızlarım.

Kitapla bakışmayı kesip okumaya başladım. Ağır ağır okuyordum kitabı. Anlamaya çalışıyordum.

Neredeyse 30 sayfa okumuştum ve boynum fazlasıyla ağırmaya başlamıştı. Esneme hareketleri yaparak boynumu rahatladım. Ardından mumu söndürüp yerine koydum. Battaniyeyi koltuğun üzerine koydum ve mutfağa yöneldim. Hızlı bir şekilde kek çırpmaya başladım. Keki fırına koyduktan sonra mutfağı toplamaya başladım. O sırada kapı çalmıştı. Gelen büyük ihtimalle Simay'dı ve kapıda bekletilmekten asla hoşlanmazdı. Onun bu huyunu bildiğimden oldukça seri adımlarla kapıyı açmaya gittim. Simay karşımda o kadar kızgın ve aynı zamanda tatlı duruyordu ki yanaklarını sıkmamak için zor tuttum kendimi.

"Hoşgeldin Simay!" dedim olabildiğince neşeli ses tonumla.

İşaret parmağıyla suratında bir çember çizerek "Hoşbulmuşuma benziyor muyum sence bebeğim?" dedi sesini yapmacık bir şekilde titreterek. Kapıyı kapatıp salona geçmişti. Ben de onu takip ettim.

"Üzgünüm, benlik bir durum değil. Hem aslında iyi oldu." duraksadım. "Kızlar için." 

Simay suratımın asıldığını görünce beni neşelendirmek için "Aman boşver zaten. Git oraya boş boş zırvalamalarını dinle. Ne gerek var değil mi?" dedi elini 'boşver' manasında sallayarak. Ardından muzipçe sırıtarak elindeki poşeti bana uzattı. Beklemeden poşeti alıp içindeki şeyi çıkardım. Anlamaz bir şekilde Simay'ın suratına baktım.

AydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin