1.8

4.5K 214 27
                                    

Medya: Otuz iki diş sırıtmış aşkım

Başak için kafede oturmuş Arif'in gelmesini bekliyorduk. Arifi ikna etmem çok basit olmamıştı baya dil dökmüştüm ama katır inatlının tekiydi en son ters psikoloji ile işi kurtarmıştım. Kapıdan giren genç çocukla Başak ayağa fırlamış ve otuz iki diş gülümsemişti. Arif, Başak'ın bu hareketi ile gülümsemiş ardından onu bastırmak için dudağını ısırmıştı. Bana Emre ve beni anımsatmışlardı.

Arif bizim masaya gelip elindeki kitapları masaya koydu. "Hoşgeldin." Başak'ın heyecanlı çıkan sesiyle bu sefer ben gülümsemiştim.

"Hoşbuldum."

"Eee şimdi ikinizde inadı bırakıp güzel güzel konuşuyorsunuz benden bu kadar." Ben masadan ayaklanırken Başak bana minnetle gülümsedi bende ona göz kırpıp kafeden çıktım.

Sıra kendi manitamla uğraşmaktaydı. Saate baktığımda akşam altıydı işten çıkmasına daha vardı. Sabah birlikte olmamıza rağmen onu çok fazla özlemiştim. Telefonumu çıkartıp ona mesaj attım.

Ayperi:
Aşkımmm

Dakikalar geçerken bana hala cevap vermemişti. Bu durum canımı sıksa da kafaya takmamaya çalışarak eve doğru yol almaya başladım.

Anahtarla açtığım kapıdan içeri girdim ve o kadar merdiveni çıkmış olmanın verdiği yorgunlukla derin bir nefes verdim. Bu binayı da o adamı da sevmiyordum. Anahtarımı tekrar çantama attım ve kimseye gözükmemek için seri adımlarla odama ilerlemeye başladım.

"Ayperi!" Bana seslenen ince sesle gözlerimi devirip Nehir denilen kıza baktım.

"N'oldu?" Umursamaz tavrımla gözlerinde beliren sinir komiğime gitmişti. Gerçekten bu kadar çabuk mu ele vermişi kendini?

"Babam annenin doktoruna teşekkür etmek için akşam yemeği organize etmiş. Haber vermemi istedi." Arkasını dönüp yürümeye başlamıştı ki bu sefer ben onu durdurdum.

"Hangi doktoru?" Sorduğum soruyla şaşkınca bana baktı.

"Ameliyatı yapan işte." Kafamı salladım ve bir şey belli etmemeye çalışarak odama geçtim. Emre, ben, öz ailem ve üvey ailem hep birlikte yemek mi yiyecektik? Gerçekten mi? Peki neden bana hala cevap vermemişti?

Aklımdaki soru işaretleriyle birlikte dolabımı açıp ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Üstüme  beyaz bir askılı crop ve su yeşili yün hırka altına dar dar iki yanında küçük yırtmaçları olan kısa bir ekose etek giyinmiştim. Uzun beyaz çoraplarımı giyinip nike beyaz yeşil ayakkabılarımı giyindim. Omuzlarımdaki saçlarıma doğal dalgalar kazandırdım, sade gold küpelerim ve ince zinciri boynuma taktım. Boynuma ve bileklerime parfümümü sıkıp aynada kendime göz kırptım.

Odamdan çıktığımda annem inci küpelerini takmış ve dudağına kırmızı rujunu sürmüştü. Uzun zamandır onu bu ikili ile görmemiştim. Çok iyi görünüyordu tıpkı babamla olduğu zamanlardaki gibiydi ama önemli bir fark vardı o da babam yerine Adnan denen adamın olmasıydı. İçimde tarif edilemez bir sızı oluşturmuştu bu düşünce. Ama buna rağmen anneme sıcakça gülümsedim.

"Hanımlar hazır mısınız?" Adnan Bey'in sesi ile bakışlarımı salonda gezdirdim. Ablam gömlek pantolon sade bir havadaydı ama Nehir benim gibi kısa etek ve crop giyinmişti. Kaşlarımı çatsam da Emre'nin liseli bir ergen olmadığını hatırlayıp onu umursamadım.

Herkes onaylayınca Adnan bey annemin elini tutmuş ve beraber yürümeye başlamışlardı. Ablam önde ilerken Nehir benimle arkadan geliyordu.

"Ben sen gelmezsin sanmıştım." Nehir'in benim hakkımda tahinler yürütmesi komiğime gitmişti.

RUİNED | DADDY ISSUESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin