Güneş doğmadan hemen önce, hava karanlıktır ancak az sonra aydınlanacağını hatırlatan bir aydınlık taşır üzerinde, hava buz gibidir ve eğer o vakitte dışarıya çıkarsanız tertemiz hava ciğerlerinize yürüdükçe zihniniz açılır gibi hissedersiniz.
Jungkook üşüyordu.
Annesinden bir 'seyahatçiye' aşık olduğunu duyduğundan beri düşündüğü bu kavram, zihnini en çok meşgul eden ikinci düşünce haline gelmişti. Birinci elbette, sorduya dâhi yer olmadan, Jimin'di.
İki gündür yatağına uğramamıştı bile. Dün akşam banyo yapıp yine artık kendiyle özdeşleştirdiği penceresinin önüne oturmuş ve saatlerce kalkmamıştı. Gözüne bir gram uyku girmemişti, güneşin doğmak üzere olduğunu görünce de üzerine bir şey geçirmeden dışarı fırlayıvermişti.
Yaz ayındaydılar. Belki biraz buna, biraz da az sonra kızgınlığa gireceğine güvenmişti. Zaten öyle bir yanacaktı ki içi, dışarının soğuğunu hissedeceğini sanmıyordu.
Tabii bu halde dışarı çıkmasının bir nedeni daha vardı; yarım saat kadar daha yürüyüp on metre yükseklikteki tepeye çıkmasının gerçek nedeni, alfasıydı.
Bir şekilde, kızgınlığa girmesini onun da hissedeceğini umuyordu. Uzun bir süre önce kullanmayı bıraktığı mantığı yerine bile sarı saçlı alfaya olan duyguları dolmuştu.
Seyahatçinin ne demek olduğunu öğrenmişti. Bunlar zamanın ve mekanın ötesindeki insanlardı. Özel omegalar sayesinde doğarlar ve evrenin kahramanı olmak için yetiştirilirlerdi. Yıllar önceye, yıllar sonraya giderek insanlığın düzen içerisinde yaşamasını sağlarlardı. Ve sayıları öyle azdı ki, dünya üzerinden gelip geçen çok az insan onların varlığından gerçekten haberdar olurdu.
Jungkook şanslı olduğunu hissediyordu, birini çok yakından görmüştü. Görmekle kalmamış dokunmuştu, dokunmakla da kalmayıp dokunulmuştu. O anları tekrar tekrar yaşıyordu zihninde, sanki o sarı saçlı alfanın yumuşak eli hala yanağındaydı. Sanki hala bir kolu belini kavrıyordu. Sanki hala sımsıkı sarılıyorlardı. Sanki hala dudakları..
Jungkook vücudunun alt kısmından kalbine doğru vuran sıcaklığı hissettiğinde güneş de az öteden görünmüştü. Bu nedenle kendine geniş gölgelikli bir ağaç buldu ve dibine oturuverdi. Üzerindeki mor çiçekli elbise dizlerinin altındaydı, çekiştirerek yukarı çıkardı eteklerini ve sırtını ağacın kalın gövdesine yasladı.
Zihnindeki tek ismi fark etmeden sayıklamaya başlamıştı: "Jimin, Jimin.."
Bu sessiz ayin, alfasını getirmeye yeter miydi bilmiyordu. Ama gelmezse, bu halde daha ne kadar dayanabilir onu da bilmiyordu.
+×+×
![](https://img.wattpad.com/cover/293476574-288-k631370.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nerve ¦ jk
Fanficjimin zamanda yolculuk yapan kahraman bir alfaydı, jungkook ise yıldızları sayarak onun gelmesini bekleyen çaresiz bir omega. jikook minific. 2.1221