Savaş günü çok güzel bir ilkyaz günüydü. Sabahleyin yağmur yağmıştı ve okulda, ders aralarında çocuklar pencereden dışarıya hüzünle bakıyorlardı. Yağmur bütün savaşı berbat edecek sanıyorlardı. Ama öğleye doğru yağmur durmuş ve gökyüzü tertemiz olmuştu. Saat bire geldiği zaman ilkyaz güneşinin tatlı ışıkları parlıyordu. Kaldırımlar kurumuştu. Çocuklar okuldan eve giderken hava gene ısınmıştı ve rüzgâr Buda Dağları'ndan taze kokular getiriyordu. Bu, savaş için, istenebilecek en güzel havaydı. Kalelere yığılmış olan kumlar ıslanmış; fakat, öğleden sonra içi bir dereceye kadar da kurumuştu. Böylece, şimdi bombalar kullanılmaya daha elverişliydi.
Saat birde korkunç bir koşuşma vardı. Herkes eve koşmuştu ve saat ikiye çeyrek kala ordu Alan'da toplanmıştı. Öğle yemeğinden kalan ekmek hâlâ bir bölümünün ceplerindeydi; oradan atıştırıyorlardı. Ama şimdi heyecan bir gün önceki kadar büyük değildi. Bir gün önce, henüz ne olacağını bilmiyorlardı. Fakat elçilerin gelmesi tedirginliği gidermiş, onun yerini ciddi bir bekleme almıştı. Şimdi artık, ne zaman geleceklerini, savaşın nasıl olacağını biliyorlardı. Hepsinin yüreğinde savaşçılık ateşi yanıyor ve hepsi artık çarpışmanın içinde olmayı istiyordu. Bununla birlikte, son yarım saat içinde Bika savaş planında değişiklik yapmıştı. Çocuklar, toplandıkları zaman, 4 ve 5 sayılı kalelerin önünde uzun ve derin bir hendek uzandığını şaşkınlıkla gördüler. Daha korkakça olanlar, hemen, bunu düşman yapmıştır diye düşündüler ve Bika'ya koştular:
- Hendeği gördün mü?
- Gördüm.
- Kim kazmış?
- Bu sabah Yano kazdı. Benim buyruğumla.
- Ne olacak bu?
- Bununla savaş planının bir bölümü değişiyor.
Notlarına baktı; sonra A ve B taburlarının komutanlarını çağırdı:
- Bu hendeği görüyor musunuz?
- Görüyoruz.
- Siper nedir biliyor musunuz?
Pek iyi bilmiyorlardı. Bika anlattı:
- Siper; birlikler içine çekilsin, düşmandan kendini gizlesin ve ancak en uygun zamanda çarpışmaya başlasın diye yapılır. Savaş planımız değişiyor. Siz Pâl Sokağı kapısının yanında durmayacaksınız. Bunun iyi olmayacağını anladım. Siz taburlarınızla sipere girip saklanacaksınız. Düşmanın bu yana ayrılan bölümü Pâl Sokağı kapısından girdiği zaman kaleler hemen bomba atmaya başlayacaktır. O zaman düşman kalelere doğru gider; çünkü odun yığınlarının dibindeki siperi görmez. Siperlerin beş adım yakınına kadar geldikleri vakit siz hendekten başınızı kaldırıp ansızın onlara kum bombası yağdırmaya başlarsınız. Bu aralık kaleler gittikçe daha şiddetli ateş ederler. O zaman siz siperden çıkıp düşmana saldırırsınız. Onları hemen kapıya doğru kovalamazsınız; biz Marya Sokağı yanındaki bölümü haklayıncaya kadar beklersiniz ve ancak, ben saldırı borusu çaldırdığım zaman onları kapıya doğru sürersiniz. Biz Marya Sokağı yanındakileri kulübeye tıkar tıkmaz 1. ve 2. kalelerin yiğitleri öteki kalelere koşar; Marya Sokağı yanındaki birliklerimiz de sizin yardımınıza gelir. Özetle, siz yalnızca onların ilerlemesine engel olacaksınız. Anlaşıldı mı?
- Elbette.
- Ben o zaman saldırı borusu çaldırırım. O vakit onların iki katı oluruz; çünkü onların yarısı kulübeye kapatılmış olacak. Kurallara göre de, toplu olarak saldırıya geçtiğimiz zaman sayıca üstün olmamızda sakınca yoktur. Yalnızca kişisel çarpışmalarda iki kişinin bir kişiye saldırması yasaktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pal Sokağı Çocukları
General FictionYayına hazırlayan: Egemen Berköz Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti. Çeviren: Necmi Seren