Ertesi gün öğleden sonra, steno dersinden çıktıkları zaman savaş planı hazırlanmış bulunuyordu. Steno dersi saat beşte biterdi. Sokaklarda lambaları artık yakıyorlardı.
Okuldan çıkarken Bika çocuklara dedi ki:
- Baskın yapmazdan önce, bizim de onlar kadar cesur olduğumuzu kanıtlayacağız. En cesur iki adamımı yanıma alacağım; birlikte Bitki Bahçesi'ne gideceğiz. Onların adasına gireceğiz.
Orada şu kâğıdı ağaca asacağız:
Bunu söylerken cebinden kırmızı bir kâğıt çıkardı. Bunda, hep büyük harflerle, şu yazılıydı:
PÂL SOKAĞININ ÇOCUKLARI BURAYA GELMİŞLERDİR!
Öteki çocuklar hayranlıkla bu kâğıda bakıyorlardı. Steno öğrenmeyen, fakat merak ettiği için gelmiş olan Çonakoş:
- Bu kâğıda ağır birkaç sözcük de yazsak kötü olmazdı, dedi.
Bika, buna karşı çıkar gibi başını salladı:
- Doğru değil. Biz Âtş Feri'nin bayrağımızı götürürken yaptığı biçimde bir davranışta bile bulunmayacağız. Yalnızca onlara göstermek istiyoruz ki: Kendilerinden korkmuyoruz; toplantılarını yaptıkları ve tüfek çattıkları ülkelerine girecek kadar cesaretimiz vardır. Bu kırmızı kâğıt parçası bizim kartımızdır. Bunu onlara bırakacağız.
Çele de söze karıştı:
- İşittiğime göre, onlar akşamları bu vakit adada toplanıp hırsız-polis oynuyorlarmış.
- Ne çıkar be? Âtş Feri de bizim bulunacağımızı bildiği zamanda geldi. Korkan benimle gelmez.
Fakat hiç kimse korkmuyordu. Nemeçek bile çok cesur görünüyordu. Subaylığa yükselmek için başarı kazanmak istediği belliydi. Gururla ileri atıldı:
- Ben seninle geliyorum!
Burada, okulun önünde duruşa geçmeye ve selamlamaya gerek yoktu; çünkü yasalar ancak Alan'da geçerliydi. Burada herkes birdi.
Çonakoş da ileri çıktı:
- Ben de!
- Ama, ıslık çalmayacağına söz ver.
- Veriyorum. Yalnızca şimdi, bırakın, son olarak bir ıslık daha çalayım.
- Çal bakalım!
Çonakoş da çaldı. Öyle güzel, öyle keyifli bir ıslık çaldı ki sokaktan geçenler dönüp baktılar... Sonra, mutluluk içinde:
- Eh, artık bugünlük içimi boşalttım, dedi.
Bika, Çele'ye döndü:
- Sen gelmiyor musun?
Çele somurtarak:
- Ben gelip de ne yapayım! dedi. Gidemem, çünkü saat beş buçukta evde bulunmam gerek. Annem, steno dersinin kaçta bittiğini biliyor. Bugün eve geç gidersem bir daha hiçbir yere bırakmaz diye korkuyorum.
Bu düşünce onu çok kötü korkutmuştu. Artık Alan'a, üsteğmenliğe, her şeye hoşçakal demek gerekirdi.
- Öyleyse sen kal. Ben Çonakoş'la Nemeçek'i alır, giderim. Ne olup bittiğini yarın sabah okulda öğrenirsiniz.
El sıktılar. Bika'nın aklına bir şey gelmişti:
- Baksanıza, Gereyb bugün steno dersinde yoktu, değil mi?
- Yoktu.
- Acaba hasta mı?
- Sanmam. Öğleyin eve birlikte döndük. Bir şeyciği yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pal Sokağı Çocukları
Ficção GeralYayına hazırlayan: Egemen Berköz Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti. Çeviren: Necmi Seren