hayır diyebilmenin yolları (!)

1K 105 83
                                    

"taşınacağım ben tamam mı? daha da bu eve gelmeyeceğim." jungkook gözlerini devirirken kollarımı tutmuştu. "yoongi aptal mısın sen?" elini iterken gülerek arkama geçmişti. "dinler misin beni? neye kızdın böyle?"

"neye kızdıysam kızdım burada kalmak istemiyorum daha fazla." hızla önüme geçip elini yanağıma yaslarken yürümemi engelliyordu resmen. "ne için?" omuzlarımı silktim. "öyle işte."

jungkook bana bakmaya devam ederken zil sesi tüm evi doldurmuştu. gülerek ona baktığım sırada kaşları çatılmıştı. "birini mi bekliyorduk?" hızla başımı salladım ve kollarımı karnımda birleştirdim. "duk? bekliyordum." arkamı dönerek kapıya doğru ilerlerken arkamdan homurdanışlarını duymuştum.

kapıyı açar açmaz bana gülümseyerek bakan namjoon ile karşılaştığımda ağzım açılmıştı. otuz iki diş gülerek ona bakarken hızla boynuna sarılmış ve onu içeriye davet etmiştim. "yoongi-" sırtındaki çanta yüzünden kollarım iyice boynuna dolandığında bir süre sonra geri çekilmiştim. "bu kadar çok mu özledin gerçekten?" onu onaylamak adına başımı sallamış ve geri çekilmiştim. ellerini belimden yavaşça çektiği sırada arkama döndüğümde gözlerim jungkook'un gözleri ile karşılaşmıştı. çenesi sımsıkı kapalı bir şekilde bana bakarken ne yaptığını sonradan fark edermiş gibi namjoon'un yanına ulaşıp ona sarılmıştı.

"namjoon bizimle kalacak birkaç gün, ben davet ettim onu." jungkook başını sallayıp bana bakmadan arkasını döndüğünde kaşlarım çatılmıştı.

umursamadım.

"namjoon gel sana evi tanıtayım. süper bir ev, süper! kıyafetlerime falan bakalım. sen de çıkar kıyafetlerini."

tuhaf bir şekilde gülerken gözlerini kırpıştırdı.

"çantandaki kıyafetleri yani."

"eğer doymadıysan bir tane daha yapabilirim." namjoon gülerek beni reddettiğinde gülümsemiştim.

çok yakışıklı görünüyor diye düşündüm. hatta öyle ki tam benim tipim olabilirdi. çenesinde yeni çıkmaya başlayan sakalları ve yapılı vücudu.

bir elim yanağımda onu izlerken bacağımda hissettiğim tırnaklarla olduğum yerde sıçramıştım. masanın altından etimi sıkıştıran jungkook'a bakarken varlığını daha yeni fark ediyordum. "içine düştün yoongi, içine." kulağıma fısıldayarak söylediği şey ile gülümserken ona yaklaşmıştım. "onunla sevgili olmadan bu evden gitmesine izin vermeyeceğim." kaşları hızla yükselmişti fakat bir şey demedi.

"bir şeyler içelim mi akşam?" namjoon'un sorduğu soruya karşılık ikimizde aynı anda ona doğru dönmüştük.

"olur-"

"hayır." bakışlarım hızla tekrardan jungkook'a dönerken kafamı sallamıştım. "neden hayır?" omuzlarını silkti.

"çünkü istemiyorum içmek? size afiyet olsun." masadan kalkıp mutfaktan yavaşça uzaklaşmıştı. olduğundan daha tuhaf davranıyordu. kesinlikle dünyanın en inatçı çocuğuydu.

"sanırım jungkook'un keyfi yerinde değil yoongi." oturduğum yerden kalkıp namjoon'un önünde duran tabağı almıştım. mırıldanarak onu onayladım. "jungkook inatçıdır çok."

çıkan bulaşıkları yıkarken enerjim yavaş yavaş düşüyordu. namjoon'u buraya eğlenmek için çağırmıştım ama her şey berbatlaşıyordu resmen.

tamam belki de biraz kıskandırmak için ama orası ayrıydı.

bir süre sonra namjoon bulaşıklar için bana yardım etmeyi teklif etmişti. nazikçe onu reddetmiş, jungkook'un yanına yollamıştım.
acele bir şekilde bulaşıkları bitirdikten sonra ellerimi eşofmanımın arka kısmına silerken jungkook'un odasına doğru ilerliyordum.

başıbozuk saksılar, yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin