sır, 8. bölüm
"günaydın jungwon."
esneyerek odamdan çıkıp seslere göre evin içinde ilerlediğimde mutfağın tezgahında kahvaltılık bir şeyler doğrayan heeseung hyung karşılamıştı beni. yüzünde samimi bir gülümseme vardı.
"günaydın, yardım lazım mı?" ona gülümsedim ve neler yaptığına göz attım. masanın büyük çoğunluğu doluydu.
"yok, hallettim ben hepsini. otur istersen sen."
"pekâlâ. dün gece neler oldu? uyuyakalmışım sanırım ondan sonrasını hatırlamıyorum.
bir anlığına duraksadı ve doğradığı domatesi bıraktı.
"bir şey olmadı. sen uyuduktan sonra seni arabaya taşıdım ve evlere dağıldık."
heeseung hyung muydu beni taşıyan? parça parça hatırladıklarım nedense başka biri olduğunu söylüyordu. fakat zihnimin bana oynadığı bir oyun olduğunu düşünüp fazla üstelemedim.
"anladım, teşekkür ederim zahmet olmuş. pek hafif de sayılmam."
kestiklerini kesme tahtasından tabağa geçirdikten sonra ellerini yıkadı ve tabağı masaya koyup kendisi de oturdu. söylediğim yüzünde ufak bir gülümseme oluşmasını sağladı.
"kaslı kollarım sayesinde pek zorlanmadım."
ufak bir kahkaha attıktan sonra önümdeki yemeklere döndüm. gerçekten acıkmıştım.
꒰ఎ ♥︎ ໒꒱
eşya toplamak için berbat bir gündü. evimin -artık benim olmayan- kapısını açarken aklımdan edebileceğim tüm küfürleri ediyordum.
ev bıraktığım gibi değildi. kendi kendime iyi kötü tutturduğum düzen tamamen yok olmuştu ve eve kaos hüküm sürüyor gibiydi, hem de iki gün bile geçmemişti. yalnızca kuzenimin evde olmamasını diliyordum. kör talihim ilk kez yüzüme gülmüştü, ev boştu.
"kilidi değiştirmemiş geri zekalı." kapıyı arkamdan tekmeleyerek kapattıktan sonra hiç zaman kaybetmeden odama koştum. giysilerim dağılmış ve yere saçılmıştı. yine de dolabımda bırakmış olduğu birkaç parça temiz kıyafetten ufak bir kombin ayarlayarak dünden beri üzerimde olan ve uyuduğum iğrenç giysilerden kurtulup hızlı bir duşa girdim, vakit kaybetmeden son kez kendi banyomda duş almak istemiştim.
iki valizimi de giysilerim ve önemli eşyalarımla doldurduktan sonra bu evden acilen kurtulmak için kapıya koştum.
o sırada aklıma gelen şeyle durdum. eski fotoğraf albümüm ve kameramı unutmuştum. onları da aldıktan sonra evden bir daha dönmemek üzere çıktım.
heeseung hyungun çok da uzağımda olmayan evinin kapısını çaldığımda kapıyı yine kesinlikle beklemediğim şekilde jay açmıştı. tek kelime etmeden içeri girebilmem için geri çekildi.
ben de tek kelime etmeden içeri girdim. valizlerimi odama bıraktıktan sonra evin içinde dolandım. her yere baksam da yalnızca koltukta oturan jay vardı.
"evde değil, boşuna arama."
benimle konuşmasını beklemediğimden çatılan kaşlarımla ona döndüm.
"nerede?"
"son zamanlarda heeseung'un benimle olduğundan daha yakınsın ona. senin bilmen gerekmez mi?" tek kaşını kaldırarak sormuştu. belli belirsiz imasını görmezden geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yalnız bir opera, jaywon.
Fanfiction- yüreğim, o eski aşk kalesi yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden.