VİŞNE AĞACI

56 2 0
                                    

Her bir satırda sıcacık olmanız dileğiyle...






Sıccacık okumalar!




Vişne Ağacı






Ali Gatie, Moonlight.

Jaymes Young, Infinity.

Christina Perri, A Thousand Years.

















Alıcı gözlerimi her yerde dolaştırıyordum. Burnuma nefis kokular yayılıyordu. Bu koku her nereden geliyorsa oraya gitmek istiyordum. Her yerde vişne kokusu hakimdi. Her taraf vişne kokuyordu. Yaz kokuyordu. Sıcaktı, içim sıcacık olmuştu. Bu her neyse rüya olmalıydı. Rüya gibiydi çünkü.

Küçük bir kızın eteğini döndürerek dönmesi gibiydi. Keyifli, olağanüstü.
Uzandığım yataktan hızla doğruldum. Odanın içerisine mis gibi havayı dolduran perdeleri uçuş uçuş, küçük içinde beyaz yuvarlık masa ile dekore edilen balkona koştum. İki katlı ahşap bir evde çatı katındaydım sanırım. Üzerimde beyaz dantel tertemiz bir elbise vardı. Ayaklarım çıplaktı.

Bana rüya olduğunu kesin bir şekilde belirten şey ise kesinlikle vişne ağaçlarıyla dolu olan bir tarlanın içinde bir evde bulunuyor olmamdı. Hayatta en sevdiğim koku; vişne kokusuydu şüphesiz.

Gözlerimi kapattım ve bu anın içine kayboldum. Rüyamda dahi arsızca bu hissi doruklarıma kadar hissetmek istiyordum. Mutlu olmak istiyordum. Gözlerim hiç açılmasın bu his hiç benden gitmesin istiyordum. Her şeyim benden gitmişti. Artık çok yorulmuştum. Gözlerimden nedenini bilmediğim bir yaş süzüldü yanaklarıma. Çeneme doğru uzanan yaşın huylandıran etkisi hoşuma gitmişti. İçim sıcacık olmuştu. Sanki en değerlim beni sarıp sarmalıyordu.

Çıplak ayaklarımla balkondan çıktım. Odaya alıcı gözlerimi değdirdim. Bembeyaz bir odaydı. Beyaz pike, beyaz küçük sandık yine beyaz küçük bir komodin vardı odada. Ayaklarımı ahsap kapıya sürükledim. Kulpu aşağıya çekiştirdim. Uzun bir koridor vardı karşımda. Koridor bitine kadar yürüdüm.

Sadece balkonu açık odada değil evin her yerinde vişne kokusu hakimdi. Ellerimi heyecanla elbiseme sürttüm. Sağımda bir merdiven gördüm ve alt kata indim.

Evde sanırım kimse yoktu. Sağıma döndüm kapılar vardı. Kapalı kapılar. Aynı şekilde yine bir merdiven gördüm. Çıplak ayaklarım ahşap basamaklarda gıcırtılı sesler çıkarıyortu, bu dahi beni mutlu ediyordu. İyice içime yerleşen heyecana kulak kabarttım. Nihayet on sekiz basamak olan merdiveni bitirdim. Burası bir oturma odasıydı. Dış kapısı açıktı. Odaya doğru ilerledim. Yeşil koltuğun kolçağında ellerimi gezdirdim. Yanımdaki sehpanın yanından dolandım. En sonunda demir kapıdan dışarı çıkmıştım. Heyecan içinde kıvranan yüreğim ne yapacağını bilemez halde ellerimi içgüdüsel şekilde saçlarıma götürdüm.

Aman Allahım! Bu kesinlikle bir rüyaydı. Saçlarım belime doğru uzanıyordu!

Ellerim, evin avlusuna yönlendiren basamaklardan inene kadar belimde son bulan saç uçlarımda durdu ve usulca sevdi.

Artık evden ayrılmış beton avluda yalın ayak geziniyordum. Sanki bu eşsiz manzarada herhangi bir beşerlik olmasına katlanılmıyor gibi beton zemin bir kaç adım sonra son buluyordu. Evin sol tarafında kalan bir çardak vardı. Çardağın üzerinde ise üzüm salkımları! Hemen oraya koşup bir tane üzüm salkımına elimi dokundurdum. Seviyor gibiydim adeta. Salkımdan bir tane üzümü ağzıma attım. Bu yaptığıma utanmıştım... Rüyamda dahi!

VİŞNE AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin