1.Bölüm. "HİSLİ VADİLERİN DENİZ KOKUSU."

13 1 0
                                    

Sıcacık hissedersiniz umarım her satırda!

Sıcacık okumalar!


Vişne Ağacı 1.BÖLÜM: "HİSLİ VADİLERİN DENİZ KOKUSU."

"Bir resimde varolabilicek ne varsa kanatlarının altına almış; iki güzel kaş, sayısını ezbeleyemediğim kirpiklerin altında ki oyukta, gök gözünde uçan bir kuş gibiydi."

Cigarettes After Sex, Affection.

Groove Armada, Think Twice.

Christina Perri, Human.

Her daim benden önce olan bir takım hedefler olmuştu hayatımda. İnsan etrafı ne kadar kalabalık olsada hep yalnız hissederdi. Oysa ben hiçte yalnız değildim. Mandalina ağacım, sardunyalarım, menekşelerim, çeşit çeşit meyve ağaçlarım, çiçeklerim ve elbette ki;

Vişne Ağacım...O olmasa ne yapardım ben? Düşünmek bile istemiyordum. Onun hakkını ödeyemezdim. Az, ailemin yokluğunun çaresizliğini hissedişim ve dalları altında ağlayışlarım olmamıştı.

Topladığım vişnelerimi mutfakta ki tezgahın üzerine bıraktım ve mutfağımda ki tüplü televizyondan ünlülerin beni hiçte alakadar etmeyen hayatına göz gezdirdim. Ah, canım onlar yaşamayı bilmiyorlardı. Çeşit çeşit taşları üzerinde elbise niyetine giyiyor birde onlara milyarlar yatırıyorlar güzel olduklarını sanıyorlardı...

Güzel olduklarını çıkarırsak üzerlerinde taş taşıdıklarını da inkar etmek olmazdı değil mi canım?

Televizyonu bırakıp üst kata odama gittim. Üzerime taşlı olmasa da lacivert çiçek desenlerinin de bana gayet de yakıştığı dizlerimin üzerinde biten elbisemi ve ayaklarıma beyaz convercelerimi giydim. Koyu kestane saçlarımı çok seviyordum. Ama beni üzen ise uzun olmamalarıydı... Nedensiz bir şekilde her omuzlarıma indiğinde kesme ihtiyacı hissediyordum. Şimdi de omuzlarımdan bir parmak aşağıya uzanan saçlarımı kestirmeye gidiyordum her ne kadar memnun olmasamda...

Saçlarım kendiliğinden dalgalıydı onları öyle salık bırakıp aşağıya indim. Mutfakta kendime sandviç hazırladım ve onu afiyetle yedim. Dolaptan çıkardığım buz gibi suyu içtim. Dışarıdan zil seslerini duyunca küçük omzuma taktığım çantamı aldım ve dışarıya çıktım. Bizimkiler bisikletlerine binmiş beni bekliyorlardı.

Ah, onları tanıtayım; Dalagalı koyu kahve şaçlı, buğday tenli güzel kız, Kiraz'dı. Aramızda tek erkek olan, kahve saçlı çocuk Uygar. Yine Kiraz gibi dalgalı kahve saçlı yeşil gözlü, Yağmur.Birde yemyeşil bisikleti olan ben, Ayza! "Nerde kaldı Ayza?" Dedi Uygar. O çok şakacı bir çocuktu ve yine şaka yapıyordu, ah... "Takılma Uygar kıza geldi işte!" Dedi Yağmur. Onlar sevgiliydiler ve komik kendi aralarında bi ilişkileri vardı.

"Günaydın herkese!" Dedim gözlerimle aynı renk olan bisikletime binerken. "Ayzacığım bugün bize İzmir'den bir arkadaşımız eşlik edecek, Pamir. Umarım rahatsız olmazsın." Dedi her ne kadar umursamasa da formalite icabı olarak konuşan, Kiraz. Bence de saçma olmuştu. Niye rahatsız olacaktım sanki? "Niye rahatsız olayım canım? Senin arkadaşın bizim de arkadaşımız." Dedim gülerek. "Ay yok ne bileyim kasıldım. Senelerdir sen hariç hiç kimseyi aramıza almıyoruz ya." Dedi fısıldıyarak konuşurken. Biz çoktan evin önünden ayrılmış yola çıkmıştık bile. Bisikletlerimiz yolun üzerinde kayıyor eğleniyorduk. Bir elimi havaya kaldırıp rüzgarla dans ettim. Uygar tabi durur mu? Hiç..."Kızım o öyle olmuyor. İki elini birden kal...-" derken az daha direksiyonu kayıyor düşüyordu. Hepimiz ona gülerken. Kiraz yavaşlayınca geleceği arkadaşının evinde durmuştuk sanırım.

VİŞNE AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin