4. Bölüm: "SU PERİSİ."

12 2 0
                                    

Merhaba vişne kızları nassılız iyiyizdir umarım. Bölümü getirdim okuyabilirsiniz :*

Sıccacık okumalar!

Elyas & Taha - Gülüşlerimde Saklı Bir Peri.

Imagine Dragons - Dream.

Perdenin Ardındakiler - Beni
Kendinden Kurtar.

4.BÖLÜM: "SU PERİSİ."

"Göğsümde filizlenen çiçekleri bahçeme diksem, bilirim ki dünyanın en güzel bahçesine sahip olurdum. Diksem, bilirim.

Bahar çiçeklerinin kokusu örmüştü saçlarımı. Sarmaşık misali dolanmış, yaz başakları gibi incecik."

Bir ok yayından fırlamış uzun bir yolculuk geçirmiş, en sonunda sahibini bulmuştu; göğsüme konmuştu sanki. Peykanı sivri olan bu ok, iç organlarımı uyandırmıştı. Tatlı bir kasılmayla silkelemişti ruhumu bedenimden.

Hissettiklerim bir sanrı mıydı yoksa gerçek miydi asla bilemeyecemişim gibi bir dürtü vardı içimde. Sanrı... Orada olduğunu ve bana zarar vermeyeceğini hissettiren his.

Akşamın kendini gecenin kollarına attığı, yaz güneşinin batım güzelliği; ihtişamı ve sıcaklığını tenimde hissetiğim o an, gözlerinde olduğum adam yanımda uçsuz bucaksız bir okyanus varmış gibi hissetiriyordu. Yasaklı, keşfedilmesi zor olan bir kıtayı bulunduruyordu sanki bu okyanus ama, bana zarar vermeyeceğinden de emindi. Zira gözlerinde ki güvenin başka açıklaması olamazdı.

Kendi içimde hiç yaşamadığım, bir tezgahta el işçiliğiyle hazırlanmış bir güvendi. İlmek ilmek dikmiştim ve kendime satıyordum.

Onunla beraber kimsenin olmadığı bir yolda yürüyorduk. İkimizde susmuş buradan tamamı görünen kızıl güneşi izliyorduk. Gün batıyordu ve biz karşısında kızıl bir gölge gibi dikilmiştik. Hafif bir rüzgar tenimden geçmiş saçlarımı savurmuştu geriye. Yanında yürürken gözlerinin bende olduğunu biliyordum ama ona bakmaya gücüm yoktu ki o beni izliyorken gözlerimi ona çevirmek bir daha ondan geri çekememe vesile oluyordu.

Bir kaç dakika daha yürüdükten sonra nihayet konuştu ama bu beni ileride ki banklara yönlendirmek olmuştu. Hiç konuşmadan banklara oturduk ve yine onun yüzüne bakamadım, kızıl güneşi izledim bir süre. Onunla vakit geçirmek huzur vericiydi ama bir yandan kendimi gergin hissediyordum, bana yürüyüş yapmak isteyip istemediğimi sormuştu ve kabul etmiştim. Ona bakamıyorum ama.

Derin bir nefes alırken beni izleyen mavilere döndüm. Gülümsedi, zaten gülümsüyordu hep. O an sanki tebessümü bulaşıcı bir hastalığa dönüştü ve bana bulaştı. Lakin bu bana zarar vermedi aksine şifa oldu.

"Hep gülümsüyorsun sen," dedim gözlerim güneş yüzüme vurduğu için kısılırken. Gözleri güneşin aydınlattığı sol yüzüme değdi. Eminim güneşin de etkisiyle yeşil olan gözlerim daha açık bir hale gelmişlerdi. Bakışları derinleşirken o da benim gibi derin bir nefes aldı ve bir iki saniye gözlerini kızıl güneşe çevirdi.

Gözleri... şimdi ateş mavisi gibiydi.

"Seni görüyorum, nasıl gülümsemeyeyim?" Dedi. Seni görüyorum. Başımı salladım ve ellerimi masanın üzerine koydum. Bunun üzerine ne denir bilmiyordum, bir şey demem gerekiyor muydu onu da bilmiyordum. Bende bir şey söylememeyi seçtim ve karşımızda ki kızıl güneşin güzelliğini seyrettim.


Sessiz geçen birkaç saniyeden sonra boğazını temizledi. "Senin bana hediye ettiğin kitabı okudum, Ayza. Boş zaman geçirilecek bir kitap değildi. Gerçekten çok güzeldi." Dedi sakin bir ses tonuyla, gözlerim bu sefer hedef şaşmadan onu buldu. Başımı sağıma eğip, "Ben daha senin hediye ettiğin kitabın yarısına gelebildim. Aldığın kitap çok güzel gerçekten. Dediğin gibi boş zaman geçirilecek bir kitap değil. Yavaş yavaş okuyup bitmemesi için uğraşıyorum ama..." birşey diyemeden sustum.

VİŞNE AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin