16.

17.3K 1.6K 515
                                    

Brenna Maccrimmon/Yağmur Yağar Taş Üstüne

_

Yağmur yağar oradan buradan

Üstümüze telli yorgan

Öpeceksen işte buradan

Vay dili dili kuş dili dili

Mevlam kulu sevdim seni

Vay dili dili kuş dili dili vay

***

Mevsim yine kışa dönmüştü yüzünü, ben yine nöbet çıkışı gözlerim uykusuzluktan sancıyarak otobüsten inip eve doğru yürüyüp fırından aldığım ekmeğimi dilimlettim. Hırkamın önünü sıkı sıkı kapayıp yenini poşeti tutan elimin üzerine kadar çektim. Ağaç diplerinden gelen yosun kokuları burnuma geliyordu, nemli toprağın içinden fırlayan solucanlar kaldırıma çıkmışlardı.

Tuhaf hissediyordum kendimi. Mutsuz değildim. Fakat gariptir karnım ağrıyordu heyecandan. Geçen sene belki de aynı gün görmüştüm Zahid'i bahçede dolaşırken. Bugün onu görecek olmanın bilinciyle telaşa kapılıyordum.

Saçlarımı, etrafıma bakınıp çekinerek düzeltmeye çalıştım. Ayakkabımın ucuna damlamış su lekesi beni utandırdı fakat temizleyecek vakit de yoktu ortam da. Hızlıca yürüyüp vardım bahçe kapısına. Kapı önünde duran Zahid'i fark eder etmez yolu yürürken kesilmeyen nefesim kesildi hemen. Omuzlarına astığı hırkayı oturduğu sandalyeye bırakıp koşar adım yetişti.

Kapıyı yüzündeki ışıltılı tebessümle açıp bana yol verirken selamladı beni.

"Hoşgeldin Peri... Hayırlı sabahlar."

Kulaklarım başka türlüsüne aşinaydı oysa.

Hayırlı sabahlar Peri hanım.

"Hoşbuldum. Hava soğuk, eline zararı olur." dedim hemencecik.

Sargıdaki eline şöyle bir bakıp boşver der gibi omzunu silkti.

"Nasılsın?"

"İyiyim."

"Ben de iyiyim. Ekmek almışsın. Babaannem kahvaltı hazırlıyor."

Eyvah!

"Şey... Size afiyet olsun. Ben-"

"Çok tedirginsin. Seni korkutuyor muyum?"

"Hayır ama..."

"Gönül'le uzun bir konuşma yaptık Peri. Biraz ayarı kaçırıyor konuşurken, bana daha dikkatli olacağına ve kendisini ilgilendirmeyen meseleleri konuşmayacağına dair söz verdi."

Gözlerine gözlerimi diktim bu sözlerinden sonra. Onunla konuştuğumuzdan beri, benim aklımda dolaşıp duran çekinceyi nasıl bu kadar çabuk sezmiş olabilirdi? Zahid'in değil de Gönül'ün gidip heyecana kapılıp Fikriye teyzeye yahut da herhangi birine bu meseleyi, henüz kendi içimizde bizim bile adını koyamadığımız bu meseleyi, anlatacak olmasından endişe etmiştim. Öyle ki Zahid'in çağrısını doğrudan reddedecek kadar tedirgin hissediyordum kendimi. Fakat o bir çırpıda bütün endişemi siliverdi.

Şaşkınlığımı fazla açık etmiş olmalıyım ki aynı tebessümle konuştu yeniden.

"Nasıl?" dedi tebessümü yüzüne yayılarak bir gülüşe dönerken. "Artık seni anlıyorum değil mi?"

Utanarak bakışlarımı yürüdüğüm yola çevirip başımı salladım. Çantamı omzuma yerleştirdim ellerimi koyacak yer bulamayınca. Zahid birden bire elimdeki ekmek poşetine uzandı. Havanın soğuğundan, onun yanında olmanın verdiği heyecandan buz kesen parmaklarım avucunun içine girdi yeniden.

SÛHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin