Baharın getirdiği o rahatlacı havada, bitmesini istemediğim teneffüsün tadını çıkarıyordum bugün okulda. Yanımda en yakın arkadaşım vardı. Çok saçma bir oyunun içerisindeydik. Birbirimize olması imkansız cümleler söylüyor, imkansızlığını tartıyorduk. Komik bir oyundu. Ta ki, imkansızlığımı bana verene kadar...
"Kiraz ağacından düşen ilk yaprak ile beraber, yüzünde bir sivilce çıkacak." Dediğimde ilk yaprak düşmüştü mesela, ama o an sivilcesinin çıkmayacağını bildiğimizden saçma imkansızlığa güldük. Onlarca saçma ve imkansız olasılıkların arasında son imkansızlığın ömrüm boyunca canımı yakacağını bilemedim bugün.
"Bahçe kapısından giren ilk erkeğe aşık olacaksın."
Arkadaşım bunu söylediğinde, çok güldüm. Öyle bir güldüm ki, bir daha asla gülemeyeceğimi bilir gibi... halbuki bilmiyordum.
Bekledik. Dakikalarca bekledik. Teneffüs neredeyse bitmek üzereydi. Artık gitmemiz kanaatine vardığımızda, kapıya son kez baktık.
Bir imkansızlık girdi kapıdan o an, ve ben o imkansızlık için tüm imkanlarımı zorlayacaktım ilerde.
Sen girdin.
Öyle bir girdin ki o kapıdan, öylesine baktığım senden gözlerimi ayıramadım bir daha.
Kiraz ağacının pembe yapraklarını uçuştururken ılık rüzgar, ben gözlerim sendeyken ilk defa baharı kalbimde hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O'na Ulaşmayan Mektuplar - TEXTİNG
Short StoryTek bir mektubum sana ulaşsaydı eğer, beni sevme ihtimalin var mıydı?