Boğucu bir sıcak..
O anda hissettiği acı,sıcak ve nefes kesici bir acıydı.Etrafını ateşten bir çember sarmışçasına ve gittikçe daralan bu çember içinde kayboluyormuşçasına,bir korkuyla acıyla olduğu yere mıhlanmıştı.Oraya yapıştırmışlardı onu sanki.Kaçmak istiyordu,bacakları güçsüzlükten hareket edemeyecek hale gelene dek koşmak istiyordu.Ama olmuyordu işte.Nedensiz bir şekilde , inatla hareket edemeden ayaktaydı.Çevresini saran ateş yüzünden etrafını da göremiyordu.
Neler olmuştu?Onu,neden ve kim buraya getirmişti?Hem burası da neresiydi böyle?Binlerce soru vardı kafasında.Sonra aklına onu deli edecek kadar korkunç bir düşünce hücum etti.
Bu ateş yavaş yavaş,santim santim ilerleyen,değdiği her yeri geçtiği her şeyi kül eden müthiş bir sıcak seli olabilir miydi?
Aklına daha önceden izlediği bir film geldi.Orada da bir adamı ,yaşadığı ülkenin kralına karşı geldiği için diri diri yakmışlardı.O zaman "Ne korkunç,böyle bir ölüme razı gelecek kadar çok cesur olmalı." diye düşünmüştü.Ve adamı yakarlarken gözlerini kapatmış,o büyük dehşeti izleyememişti.Şimdi de aynı vaziyette olan kendisiydi.Sahne ,dekor her şey aynıydı,bir tek kurban farklı.Bunu hak edecek ne yapmıştı bilmiyordu.İçten içe buna isyan etti.Bu düşünceleri kafasından atmaya çalıştı.
Düşündü de durmuş olduğu yer sert bir zemindi.Asfaltlı bir yola benziyordu.Ayağını yakmıyordu,yani şimdilik.Orası ateşten değildi.Ama göremediği çemberin ardındaki her yer, her köşe kavuran ateşle mi kaplıydı?Biri kuş bakışı baksa kızıllık ortasında kalmış bir kız mı görürdü?Bilmiyordu,burada olan biten hiçbir şeyi kafası almıyordu.
Bu korkunç yerden sağ çıkmak imkansız gibiydi.Çemberin milim milim ilerleyişi ona göre büyük bir ızdıraptı.Umutla içini çekti ve bağırmak istedi.Ağzından tiz,küçük bir çığlık çıktı.Çalmaya çalışılan ama çalınamayan ıslık misali..Buna şaşırmıştı.Vücudunun hareket edememesine ek olarak sesinin kaybolduğunu düşünmüştü.
Avazının çıktığı kadar bağırıp,yardım istedi.Umudu vardı hala bu yerden kurtulmak için.Mutlaka biri onu duyardı,değil mi? Yoksa duymaz mıydı?O zaman neler olabileceğini düşünmek dahi istemiyordu.
Çaresizce,büyük bir gayretle hareket etmeye çabaladı.Harcadığı çabadan ve sıcaktan ter içinde kalmıştı.Hiçbir şey yapmadan yorulmak.. İşte şu anda tam da bu oluyordu.Bu ona hem saçma hem de komik geldi.
Pes etmeden yardım dilenmeye devam etti.Gelip kendisini kurtarması için olmayan birilerine yalvardı,cevap yoktu.Ondan başka kimse yok muydu sahiden burada?Yoksa var da ses mi çıkarmıyorlardı?Onlarca çift göz onu izliyor ve eğleniyorlar mıydı?
20 dakikadır inatla yalvarmaya devam etti,sonuç yine değişmedi.Onu duyan yoktu işte.Küçük küçük o korkunç ama gerçek düşünceyi .yaşayacağı hissi artık kendini daha çok hissettirmeye başlamıştı.Umutları da tükeniyordu.Sonra bir filmde izlediği ve çok sevdiği bir replik geldi aklına.'Umut korkudan güçlü tek duygudur'.Evet, ne kadar doğruydu..Şimdi kendi halini düşündü de,şu anda sahip olduğu tek şeyi,umudu da, kaybederse elinde güçlü olmak için ne kalırdı?Koskocaman bir HİÇ...Ve bu hiç,onu korkak bir insan olarak ölümün kollarına teslim ederdi.Bunları düşündükçe korkusu geçmeye başladı, kendini güçlü hissetti.
Çevreyi olduğu yerden incelemeye çalışmaya başladı.Ateş ondan yaklaşık 4 metre uzaklıktaydı.Isı bu mesafeden onu bu kadar rahatsız ediyorsa,dakikalar sonra verebileceği dehşeti tahmin bile edemiyordu.
Gözlerini kapatıp bu cehenneme nasıl düştüğünü hatırlamaya çalıştı.En son ne yapmıştı, yemek mi yiyordu , uyuyor muydu?Ne zamandan beri buradaydı? bir saat,bir gün, bir ay,, Karmakarışık duyguların had safhasında yüzdüğü için bir yıl bile olabilir diye düşündü.
Kafası o kadar karışık ve yorgundu ki adını bile unutmuştu bir anlığına.Net bir şekilde hatırlıyordu tabi:MİLA.Adı gibi bilmek istediği o kadar çok şey vardı ki ,o düşündükçe sanki daha çok unutuyordu neler olduğunu .
Ne kadar uğraştıysa da aklına hiçbir şey gelmedi.Düşünmekten de yorulmuştu artık.O anda uykusunun geldiğini hissetti.
Yarım saattir gözlerinin kapalı olduğunu ateşin yakınlığıyla hissetti.Mila gözlerini açtı.
Gerçek tüm çıplaklığıyla önündeydi.Ateş çok yakınındaydı ve hızını artırmıştı.En fazla bir metre ilerisindeydi.Bu mesafe umutlarını eritecek potansiyele sahipti.O andan itibaren ölümünü kabullenmişti.Şu anda tek dileği hızlı bir ölümdü.Yavaş yavaş ölüm en büyük işkence olurdu ve bunun olmaması için ,tüm gücüyle ,çaresizliğiyle başını kaldırıp haykırdı semalara..Tanrıdan yardım istedi,hızlı bir ölüm yardımı.
Artık her şey sona eriyordu,umutları gibi.Mila dakikalar sonra eriyip kaybolacaktı hiçbir iz bırakmadan.Devam edecekti, bu kadar basitti.Her şey onun için biterken, yüzlerce insan için belki de her şey daha yeni başlayacaktı.Mila umurlarında bile değildi,olmayacaktı.Son anlarında bunlar geçiyordu aklından.'Kimsenin umurunda olmadan gideceğim hayattan,ölürken bildiğim tek şey adım olacak.Sadece adımla öleceğim.'
Bütün bunlar çok saçmaydı.Son dakika hatta son saniyelerinin kaldığına bir türlü inanamıyordu.Yaşamak istiyordu,YAŞAMAK! Bunu ona kimin yaptığını bulup,öldürmek istiyordu onu.Gözlerini tekrar kapattı.Hiçbir şey düşünmemeye çalıştı.Bekledi,artık ne olacaksa olsundu.Ölümün o sıcak nefsini beklemeye başladı.
Sonra her şey bir anda oldu.Sanki tüm dünya bir anda yok olmuştu.Bütün sesler kesildi.Ciğerlerine oksijen çeken,kalbi göğüs kafesinde heyecanla,mutlulukla,korkuyla atan insanlar yoktu.
Mila,yavaşça göreceği manzaradan ürkerek açtı gözlerini.Tam o anda birisinin ismini haykırdığını duydu.Mila uzun,korkunç bir çığlık attı.