Mila ağır ağır, temkinli ve nedensiz bir telaşla tuttuğu nefesini verdi.Olanları idrak etmesi için birkaç dakika boyunca duvara boş gözlerle bakmasına sebep oldu.Şaşkınlıkla donakalmış, ağzı açık kalmıştı.Faltaşı gibi açılan gözleriyle duvara öylece bakıyordu.Sanki bu bir göz yanılması gibi bir şey ve birazdan bu yanılma geçecek, balta yerinde olacaktı.Gözünü kırpmadan beyaz, sıvası dökülmüş duvara bakmayı sürdürdü, yoktu.Ve bu yokluk, Mila'yı bu köhne kulübenin içinde korku duygusu bir battaniye misali onu sardığını hissetmesine sebep oldu.Bu yokluk aslında çok şey ifade ediyordu.En azından kendisi için.
Bu, bir annenin çocuğunu okula götürüp, akşam okuldan almak için gittiğinde çocuğun orada olmadığını söylemeleri; bir adamın sabah gördüğü karısını akşam eve geldiğinde bulamaması gibi bir şeydi.Kesinlikle cevaplanması gereken bir sorundu ve cevaplayacaktı.Bunu çözmek için Sherlock Holmes olmaya gerek yoktu.
Düşündü.Bu civarda ondan başka kim olabilir diye kafa yormaya başladı.
Kendini bildi bileli bu yemyeşil ve ıssız ormanda tek başına yaşıyordu ve topraklarına yabancı bir ayak basmamıştı.Yüzlerce kez keşiflere, avlara çıkmış hiç kimseye rastlamamış, hatta buranın asıl ev sahibi olan vahşi hayvanlara bile çok az rastlamıştı.
Buranın hükmü kendisiydi diye düşünmüştü hep.İlk defa bugün bu düşüncesini bir karamsarlık kapladı.Çok işlevli olarak gördüğü balta şimdi başka bir elde, bir yabancıdaydı.Mila ilk anın şokunu atlattıktan sonra harekete geçti.İlk olarak odacığın her köşesini arayacak, burada olmadığından kesinkes emin olacaktı.
Hızla ileri atıldı ve kulübeyi baştan sona aramaya başladı.Eski, tozlu koltuğun altını görebilmek için pislik içindeki yere yapışması gerekti.Yerde yarı katlanmış bir haklıyı öyle bir hızla açıp baktı ki, tozu bir tabaka halinde havaya yükselerek Mila'nın bir saniyelik kaybolmasına sebep oldu.Tozun etkisiyle Mila'yı ani ve güçlü bir öksürük tuttu.
Her yere baktı, yoktu.Kesinlikle burada değildi ve kesinlikle onu birisi almıştı, daha doğrusu çalmıştı.Sonuçta baltayı alan her kimse, ona ait olmayan bir şeyi ondan izinsiz gizlice almıştı.Bunun adı da maalesef ki hırsızlıktı.
Bu hırsızı bulacaktı, bulmalıydı.Ama nasıl?
Şimdi neredeydi acaba, ne yapıyordu? Tehlikeli biri olabilir miydi?
Bu ihtimal zayıftı.Bu ormanda yaşıyorsa ne kadar tehlike arz edebilirdi ki? Üstelik kendisinden bile daha fazla ihtiyaçlı olan biriyse.Baltayı aldıysa Mila'dan daha fazla eksiği var demekti.Bu içine biraz su serpti.Mila aramaya son verdi.Nefes nefese kalmıştı.Telefonunu kaybetmiş ve işine geç kalmış bir adamın telaşıyla hızlıca aramış, bunu yaparken de ortalığı batırmıştı.Daha ne kadar çok batabilir ki zaten diye düşündü.Zaten her yer kir pas içindeydi.Değişen bir şey yoktu.
Derin bir nefes alıp verdi.Ağzından ince bir buhar havaya karıştı.Bu karanlık ve köhne yerde adeta bir sigara dumanını andırıyordu.
Soğuğu olanların etkisiyle, içinde bir kez daha şiddetli bir şekilde hissetti.
Kapıyı arkasından hızla kapatıp dışarı çıktı.Çıkan gürültü tüm ormanda yankılandı.Mila bir süreliğine ağaçların ona tepki göstereceğini, uzakta uluyan bir kurdun ona karşın bağırdığını düşündü.Ama ne yapabilirdi? Böyle bir durumda kim olsa hiddetlenirdi.Ve hiddet anında bazen yaptıklarına kendisi bile şaşırırdı, bu da o anlardan biriydi.
Çevresine öylesine bakıyormuş gibi baktı.Sanki baltayı alan gözlerinin önünde bir anda beliriverecek ve ona malını geri verecekmiş gibi sağda sola durmadan bakıyordu.Sadece, tek ton renk, bir kaç çeşit canlı, bir ev ve kararmaya yüz tutan bir gökyüzü görüyordu.Orman ona poz veriyordu.
Evet, hava yavaş yavaş kararıyordu.Kış mevsimi olduğu için günler kısaydı zaten, biraz daha bir şey yapmadan böyle beklerse sabaha donmuş bir vaziyette uyanabilirdi.Bir şeyler yapmalı, bir şekilde baltayı bulmalıydı.Bulmak içinde aranmak...
İş başa düştü o zaman diye düşündü Mila.Hızlı hareket ederek ormanda onu aramalıydı.Evde boş bir umutla başkanın kendi kendine geleceğini beklemektense ormanın derinliğine balta keşfi için yolda çıkmak çok daha iyiydi.Çok üşüyecekti ama olsun.Sonunda onu bulacak ve çalandan hesabını soracaktı.
Onun yüzünden daha önce bu saatte gitmediği ormanda dalacak, fazla üşüyecek ve belki de vahşi bir hayvanla karşı karşıya gelecekti, kim bilir...
Tabi.! Hayvanlar kendilerini akşam daha çok gösterirdi.Mila ise genellikle işini gündüz hallettiğinden onlarla pek karşılaşmadığına şaşırırdı.Bu daha önce aklına gelmemişti
Ah, kadar aptalım diye düşündü.Hala ormana dalma fikrine sıcak baktığı pek söylenemezdi artık.
Ama buna mecburdu.İse bir yerden başlamak gerekirdi aksi takdirde hiçbir zaman ilerleme kaydedemezdiniz.Şartlar ne olura olsun sizi yıldırmamalıydı.Kuvvetli, sabırlı olmalı, dik durmalıydınız.İşte o zaman güçlü olur, işte o zaman istediğinizi elde ederdiniz.
Mila bunların farkındaydı ve o da ne olursa olsun yılmayacak, her zaman devam edecekti.Bu onun hayat felsefesiydi.