Sık ağaçların gökyüzünü görmeye izin vermediği bu sınırsız, yeşil evrende saklı hırsızı bulmaya kararlı olarak yola çıktı.Attığı hızlı ve küçük adımlar ne kadar kararlı ve hırslı olduğunu gözler önüne seriyordu .
Nereye, hangi yöne gideceğini tam olarak kendisi de bilmese de emin adımlarla yürümeye devam ediyor, beyninde uçuşan düşünceler gözlerini adeta kör ediyor, kavgaya giden biri edasıyla yürüyordu.
Attığı adımlarla birlikte, nabzının hızlandığını hissediyor, nefes alışları da onunla beraber sıklaşıyordu.Kendisini nelerin beklediğini çok merak ediyordu.Bir çok ihtimal vardı.
Hırsızı, ne kadar arasa da bulamaz eve boş ve bitap düşmüş halde dönebilirdi.Ya da hırsızı bulur ve neden çaldığının hesabımı sorar, baltasıyla evine dönebilirdi.Belki de karşısındaki, çaldığı eşyanın sahibinden özür dilemeyecek hatta ona geri vermeyecek kadar yüzsüz, gurursuz psikopat bir herif olabilirdi.Kavgaya tutuşup, birisi bu ormanda can verecekti.
Saçmaladın Mila diye düşündü fakat saçmaladığını düşünse de bunun olmama ihtimalinin olmaması onu korkutmaya yetmişti.Hüzün bir karamanın çöktüğü bu orman görüntüsü kafasındaki ihtimalle birleşince, adeta kemiklerinin döndüğünü hissetti.
Tepesinde muhtemelen vahşi olan bir kuşun sesini duydu.Ona seslenmişçesine hemen yukarıya baktı.Ağaçların izin verdiği kadarıyla doğuya doğru süzülürcesine uçtuğunu gördü.Çıkardığı sese bakılırsa bu bir kanarya olabilirdi.Kim bilir, ne tür bir kuştu ?
Mila, şimdi o kuşun yerine kendisinin özgürlüğe kanat açtığını ve bu kocaman yeşil denizi, semalardan seyretmeyi, incelemeyi hayal ederken buldu kendini.O zaman aradığını daha kolay bulur, bir çırpıda hırsıza ulaşabilirdi.Uçsuz bucaksız, tam olarak keşfedemediği bu ormanı didik didik incelerdi.
Mila bu imkansızlıkları düşlerken dudaklarında koca bir tebessüm oluştuğunu fark etti.Bununla beraber düşünceler içinde boğulurken adımlarının da yavaşladığını fark edip, hayallerinden istemese de sıyrıldı.Daha yapacak çok işi vardı.
Kendisine günlerce gelen ama sadece yarım saatin geçtiği bu yolculuk,onu şimdiden bitirmişti.Bir hırs ve hışımla çıktığı bu yolda geçirdiği 30 dakikacık enerjisini emmişti bile,emmeye de devam ediyordu.Fakat yorulsun yorulmasın, bu umurunda değildi.En azından öyleymiş gibi düşünecekti.'Bir işe başladın bari,bitirmeden bırakma.' dedi , her zaman ki kendinden emin ses tonuyla.
Ormanın sunduğu huzurlu sesler eşliğinde yürümeye devam etti.İçinde barındırdığı,gördüğü göremediği sayısız canlı birleşerek muhteşem bir melodi çıkarıyorlar,bu yeşil doğayı kusursuzlaştırıyor,bir bütün oluşturuyorlardı.Attığı adımların eseri olan çıtırdama sesleri ormanda yankılanıyor, bu da ormanın melodik bir parçasını oluşturuyordu.
Yere bakmadan yürüyor,gözleri sürekli çevreyi tarıyordu.Bir şeyler bulma umuduyla kafası sürekli dört dönüyor,bakmadık yer bırakmıyordu.Önüne çıkan ağaçların kesici dalları ilerlemesini engelliyor,engelden huysuzca ve hafif çatık kaşlarla kurtulmaya çalışıyordu.Tabi bu sırada kollarında feci şekilde ince ince kesikler oluşmuştu.Bu canını yaksa da aldırış etmiyordu.
İğne ipliği inceliğindeki yarılan etinin arasından kıpkırmızı kanını görebiliyordu.Mila'nın,yaşamasını,nefes almasını, kalbinin atmasını ve şu anda yaptığı gibi yürümesini koşmasını sağlayan en büyük etken olan :kan..Onsuz bunların hiçbiri olmazdı.İnsanlar aslında sadece kandı.Ah,hayır; et ,kan ve kemik...
Mila yarılmış yeri ilk önce biraz yaladı.Ağzına kanın,ekşimsi ve iğrenç olan tadı geldi ve mide bulantısıyla yüzünü buruşturdu ve hemen yere tükürdü.'Bir de bununla beslenen var , iğrenç .' diye düşündü vampirleri düşünerek.Onlara karşı bir antipati besliyordu zaten ama şu an onlardan büyük bir tiksinti duyuyordu.Varlıklarından şüphe etse de,hatta inanmasa da,onlarla hiçbir zaman karşılaşmayı diledi.Boğazına geçirilen sivri dişleri hayal edince Mila bir anlığına ürperdi.
Fakat ürpermesi gereken daha gerçek ve başka şeyler vardı.
Neden ağaçların canlı ve açık yeşilliği şimdi daha bir koyu görünüyordu ve sanki üstüne bir gölge düşmüş gibi siyahımtraktı?
Neden Mila'nın nefesleri havaya karışırken daha bir beyaz, puslu ve belirgindi?
Ya ormanın sesi, önceden bulduğu huzur nereye kaybolmuştu? Sesler neden daha vahşi ve yüksek çıkıyordu? Masum bulduğu kuşlar neredeydi?
Bütün bunların tek bir cevabı vardı fakat birçok da neticesi..Ve onu korkutan da buydu.
İşte, hava yavaş yavaş kararıyordu.Orman öteki yüzünü gösteriyordu.Hiç görmek istemeyeceği yüzünü hem de..